Dokunulduğunda içindeki sıvı ve tohumlarını fışkırtan, bir nevi patlayan bir bitki meyvesiyle daha önce karşılaştınız mı? Ya da eşek-at hıyarı, acı hıyar, hıyarcık, acı düvelek, acı kavun, cırtatan gibi bir isimde duyduğunuz bir bitki oldu mu? Kimimiz çocukken karşılaşıp fışkırması ile ilgimizi çeken bu bitkiyi dürtmüş olabiliriz. Bazı insanlar tarafından alternatif bir şifa yolu olarak görüldüğünden tavsiye edilmiş bu bitkiyi yakından tanımaya ne dersiniz?
Fışkıran ya da patlayan salatalık olarak anılan bu bitkinin bilimsel adı Ecballium elaterium’dur. Cucurbitaceae (kabak) familyasından, Akdeniz havzasında endemik olan çok yıllık otsu çiçekli bir bitkidir. Bu bitki Akdeniz bölgesine özgü olsa da Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya'nın ılıman bölgelerine de tanıtılmış ve yetiştirilmiştir. İstilacı bir tür olarak kabul edilir. Başka yerlerde süs bitkisi olarak yetiştirilmiş, bazı yerlerde ise doğallaşmıştır. Tüylü, kaba, kalın gövdeli bitki yaklaşık 60 cm'ye ulaşabilir ve sarı çan şeklinde çiçekleri vardır. Uzun saplı mavimsi yeşil meyveler yaklaşık 4-5 cm uzunluğundadır. Fışkıran salatalık olarak anılmasının sebebi ise olgunlaşmış meyvelerin en ufak dokunuşta fışkırarak patlama özelliğidir. Bitkinin meyveleri olgunluğa eriştiklerinde, gövdeden ayrılırken meyve içindeki kahverengi tohumlar, meyve içindeki sıvı ile beraber bir basınç sayesinde patlayarak-fışkırarak çıkar ve etrafa saçılırlar. Böylece tohumlar bitkiden 3 ile 6 metre uzağa ulaşabilirler. Tohumları dışarı atmak için kullanılan basınç, düşük hacimli sitoplazmada artan glukozit ve elaterinidin maddelerinin konsantrasyonun bir sonucudur ve böylece 27 atm'ye kadar ozmotik basınç elde edilir. Bunun yanında meyve ayrıca tohumları meyveden fışkırtmak için higroskopik hareket ve depolanmış elastik enerji kullanır. Dikkat çeken bu fışkırma-patlama hareketi aslında bitkinin tohumlarının etrafa saçabilmek üzere geliştirdiği bir yöntemdir.
Bitkinin özellikle meyvesi ve suyu zehirlidir, ciddi cilt tahrişine, iltihaplanmaya ve ödeme neden olabilir. Bununla birlikte, dünya çapında çeşitli ilaçlarda da kullanıldığında etkileri hakkında geniş bir literatür mevcuttur. İkilem aslında burada başlamaktadır. Bitkinin suyu antitümör aktiviteye sahip doğal bir ürün olan zehirli bir triterpen olan kukurbitasin içerir. Bu bitkinin en bilinen etken maddesi Elaterin'dir. Elaterin, müshil olarak geleneksel bir kullanıma sahip güçlü bir hidragoj katartiktir. Daha eski farmakopeler, 3-5 mg'lık bir dozla bu bitkiden yaklaşık 90 mg elaterinin geri kazanılmasını şiddetli bir pürgatif (müshil ilacı) olarak tanımlar. Bunun yanı sıra bitkinin suyu mukozadan sulu tahliyeye neden olur; bu nedenle akciğer ödemi ve asit tedavisinde de kullanılmıştır. Meyvenin suyu, iltihap önleyici etkileri nedeniyle Akdeniz bölgesinde yaygın olarak sinüzit tedavisinde de kullanılmaktadır. Yunanistan'da bitkinin suyu, kabızlık, romatizmal hastalıklar ve maligniteler de dahil olmak üzere birçok hastalık için halk ilacı olarak kullanılmaktadır. Girit'in bazı bölgelerinde burun aspirasyonu ile sinüzit tedavisinde kullanılır. Farelerde, bitkinin meyve suyunun önemli bir anti-inflamatuar etkisi olduğuna dair çalışmalar yapılmış ve kayda değer sonuçlar elde edilmiştir. Bunların yanı sıra özellikle seyreltilmemiş formun uygulanmasından sonra üst solunum yolu ödemini gösteren çok sayıda vaka raporu bulunmaktadır. Büyük dozlarda kullanılması ile şiddetli kusma, ishal, nörotoksisite, anüri, üremi ve kardiyorespiratuar yetmezliğe neden olabilir. Bu yan etkilerin -bitkinin zehre dönüşme potansiyelinin- mekanizması net olmamakla birlikte, genellikle alerjik reaksiyonlara ve bazen de doğrudan toksik etkilere bağlanmıştır. Sistemik toksisite, esas olarak kabak benzeri meyvelerde, özellikle tetrasiklik triterpenler olan kukurbitasinler veya elaterinler olmak üzere bitkinin çeşitli bölümlerinde bulunan alkaloit reçineler ve glikozitlerin karışımlardan kaynaklanır. Aslında bu fışkıran salatalığın fışkırmasına, artan konsantrasyonları ile sebep olan maddeler ve seyreltilmeyişleri ile zehre dönüşürler.
Bu büyüleyici bitki birçok farklı hastalığa karşı halk arasında şifa bulmak için uzun yıllardır kullanılmakta olsa da oluşturması muhtemel toksik yahut alerjik etkileri de göz ardı etmemek gereklidir. Alerjik bir reaksiyon oluşturmasa da bitki suyunun eksik seyreltilmesi ve aşırı doz kullanılması ile ölüme varan semptomların gözlemlendiği hastalara dair kayıtlar mevcuttur. Halk arasında şifa yolu olarak kullanılmaya devam eden daha bunun gibi birçok bitki olabilir. Bu tip bitkilerin oluşturabileceği istenmeyen sonuçlardan kaçınmak için bilinçli olmak elzemdir.