Doğada, hatta içinde bulunduğumuz çevremizde yürürken bile birçok farklı taş görürüz. İrili ufaklı bu taşların çoğu birbirinden farklı şekil ve renktedirler. Şekil farklılıkları rastgele parçalanmalar sonucu olduğunu tahmin edebiliriz. Peki ya renklerindeki farklılıkların sebebi nedir? Bazen sadece rengini beğenip satın aldığımız doğal taşların o eşsiz renklere nasıl sahip olduğunu hiç düşündünüz mü?
Sahil kenarında dolaşırken gördüğümüz taşlarda veya tatil bölgesindeki o tatlı satıcıdan bir doğal taş alırken ilk dikkat ettiğimiz şey bunların renkleridir. Renklerin enerjileri olduğuna inanıldığı gibi taşlarında bu renklerden etkilenerek enerji saçtıkları düşünülür. Aslında bakarsanız taşların farklı renklere sahip olmasının bahsedilen enerjilerinden ziyade bilimsel açıklamaları vardır.
Üzerinde yaşamımızı sürdürdüğümüz gezegenimiz Dünya kayalık bir gezegendir. Dünya, güneş sistemimizdeki dört kayalık gezegenden biridir. Diğerleri üçü ise Merkür, Venüs ve Mars'tır. Geri kalan gezegenler - Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün – ise çoğunlukla gaz kütlelerinden oluşmaktadır. Dünya'daki kayaların çoğu çimenler, ormanlar ve su kütleleri ile kaplıdır. Dünya üzerindeki kıtaların kendisi de aslında devasa taş levhalardır. Dünyanın her yerinde gökyüzüne doğru yükselen dağ sıraları da devasa kaya parçalarıdır. Deniz tabanı bile kayalık diplerden oluşur. Dünya üzerindeki tüm bu kayalar çeşitli doğa olaylarının bir araya gelmesi sonucu farklı renklere, şekillere ve özelliklere sahip olurlar. Böylece tüm bu kayalar, taşlar sonsuz bir renk dizisini sergileyebilmektedir. Parlak kırmızılar, donuk kahverengiler ve grilere kadar Dünya'nın kayaları doğada seyri eşsiz güzel bir tablo çizebilmektedir.
Tüm bu renkleri kayaları oluşturan mineraller belirlemektedir. Mineraller kayaların yapı taşlarıdır. Mineraller taşa verdikleri renkleri farklı kimyasal elementlerden almaktadır. Bazı kayalar yalnızca bir tür mineralden oluşurken, çoğu kaya bir araya getirilmiş birkaç farklı türde mineral içerir. Bilim adamları, 4.000 kadar farklı mineral türü olduğunu düşünmekteler. Bu yeryüzündeki minerallerin birçoğunun rengi birbirinden farklıdır. Bir minerali tanımlarken mineralin rengi onun karakteristik özellikliği olarak kabul edilir. Aslında renk, minerallerin mikroskopik görünüşlerinden birisi olup, ilk bakışta hemen göze çarpar. Fakat renk, minerallerin tayininde faydalanabilecek kesin bir kriter olmasa da bazı mineraller için çok tipiktir. Her mineralin, hangi rengi yansıtacağını belirleyen kendine özgü kimyasal bileşimi vardır. Tüm nesneler gibi, bir mineralin rengi de emdiği ve yansıttığı ışığın dalga boylarına bağlıdır. Mineralleri oluşturan atomik bağlar genellikle ışığın hangi dalga boylarının emileceğini ve hangilerinin yansıtılacağını belirler. Işığın emilmesinin ardında minerallerden gözümüze geri yansıyan bu dalga boyları onun rengini belirlememizi sağlar. Ayrıca bir mineralin rengi kimyasal safsızlıklardan, diğer minerallerle etkileşimden ve çevresel faktörlerden de etkilenebilmektedir. Ek olarak mineraller, iç atomik yapılarına bağlı olarak da farklı renkler alabilirler. Örneğin, kurşun kaleminizdeki grafit ve elmaslar saf karbondur. Ancak, yapı taşları aynı bu iki saf maddenin oluşumlarındaki farklılıklar, onlara farklı atomik yapılar ve dolayısıyla çok farklı renkler, özellikler kazandırmaktadır.
1) Renksiz Mineraller: Gelen ışığın dalga boyu ile emilen ışığın dalga boyu aynı ise; diğer bir deyişle, mineral üzerine gelen ışığın tamamı mineral tarafından emiliyorsa bu mineral renksiz görünür. Renksiz mineraller şeffaf olur. Bu tip minerallere örnek olarak; kaya tuzu, kalsit, barit, elmas verilebilir.
2) Renkli Mineraller: Mineral üzerine gelen ışıkla, emilen ışık eşit miktarda olmazsa yani ışığın bir kısmı mineral yüzeyinden yansıyarak göze gelirse, mineral kendine özgü rengini verir. Mineral renkleri, mineralin kendi maddesine veya kimyasal yapısına bağlı olduğundan önemli bir özelliktir. Mesela; Kükürt sarı, Malakit yeşil, Magnetit ise siyahtır. Renkli mineraller ışığı farklı yönlerde, farklı olarak emiyorlarsa “pleokroizma” denilen çok renklilik ortaya çıkar. Genelde birçoğumuzun dikkatini çeken, farklı renkler içeren taşlarda da bu mineral çeşitliliği baş göstermektedir.
3) Renklenen Mineraller: Bünyesinde renk veren yabancı maddeler (pigment) bulundurması veya yapısına izomorf -eş biçimde bulunan bir başka yapı- bir cismin karışması nedeniyle, karakteristik renginden farklı renk gösterenlere “renklenen mineraller” denir. Mesela saf Sfalerit (ZnS) beyaz renklidir. Ancak izomorf FeS etkisi ile koyu renk alır. Buna örnek olarak normalde renksiz olan Kuvars beyaz görülünce “süt kuvars”, mor renkli göründüğünde ise “Ametist” adını alır. Bu mineral çeşidine sahip taşlar kimyasal olaylara maruz bırakılarak farklı renkler alabilirler. Isınınca renk değiştiren taşlar da bu grup içinde örnek gösterilinebilir.
Tüm taşlar birer mineral bütünü olduğu için taşların renkleri konusunda da mineraller oldukça önemli bir konumdadır. Fakat taşların renklerinin belirlenmesinde sadece mineraller rol oynar demek doğru olmaz. Bir çok farklı etken de taşın renginin belirlenmesinde rol oynamaktadır. Bu etkenlerden mühim olan biri, kayanın oluşum sürecindeki ortamın oksijen seviyesidir. Taşın yapısındaki maddeler farklı oranlarda oksijene maruz kalarak, farklı oksitlenmeler yaşarlar. Böylece, farklı renklerde olurlar. Birkaç örnek verecek olursak: Demir –koyu kırmızı ve kahverengi, Manganez ve kobalt- pembe, Krom – koyu yeşil, Bakır- mavi veya yeşil, Uranyum oksitler- sarı ve yeşil renklerin oluşumunda etkili olan maddelerdir. Fakat Alüminyum, Sodyum ve Potasyum minerallerini içeren taşlar genellikle renksiz veya çok açık renklere sahip olmaktadır. Ayrıca okyanus ve derin göller gibi sularda bulunan taşların, daha az oksitlendikleri için siyah ve gri renge sahip olma eğiliminde oldukları keşfedilmiştir. Daha sığ sularda bulunan taşların ise yeşilimsi renklerde olduğu görülmüştür. Taşların bu serüveni milyonlarca yıl içinde tamamlanan uzun bir yolculuktur. Bizim için doğada gördüğümüz ya da enerjisi için satıcıdan aldığımız birer maddeden ibret olsalar da maceraları bizimkilere göre çok daha uzundur. Bu uzun yolculuklarında da bizlere eşsiz seyirler sunan, birbirinden farklı çeşit çeşit renklere bürünürler.