Konya Bilim Merkezi BilimUp

Modern Tıbba Yön Veren Keşif: Aspirin

Beyza Gizem Yıldırım
4 dk
2993

Aspirinin, son yüzyılın en popüler ağrı kesicilerinden biri olduğunu hemen herkes kabul eder. Çoğumuz günlük baş ve kas ağrılarında aspirin kullanmışızdır. Aspirinin aslında doğal bir madde olan ve iyileştirici özellikleri bin yıldır bilinen salisilik asidin sentetik bir türevi olduğunu biliyor musunuz?


Aspirin Nasıl Keşfedildi?

4.000 yıl önce Sümerler söğüt ağacının kabuğunu kazıdıklarında ve yediklerinde ağrılarının yok olduğunu kaydetmişlerdir. Aspirinin aktif bileşeni olan salisilik asit ve ilgili salisilatlar genellikle söğüt ağacı ve birçok vahşi bitkide yaygın bir şekilde bulunur. Hem Çin hem de Yunan uygarlıkları romatizmal ateş, soğuk algınlığı, kanama ve guatr tedavisinde kavak kabuklarını ve söğüt filizlerini kullanmışlardır. Sümerlilerin keşfettikleri, bugün tıpta aspirin olarak bilinen şeyin öncüsüdür. Bu keşif binlerce yıl sonra tıp biliminin seyrini değiştirmiştir. Milattan önce 400 yılında modern tıbbın babası olarak bilinen Hipokrat, ilk defa ağrıyı azaltmak için söğüt kabuğu çiğnemeyi ve doğum sonrasında yaşanan ağrıyı yatıştırmak için söğüt yaprağı çayı demlemeyi tavsiye etmiştir.


Söğüt Ağacından Aspirine

Bununla birlikte salisilik asidin potansiyelini araştırmak 2.000 yıldan fazla sürmüştür. 18. yüzyılın ortalarında Edward Stone beş yıl süren deneylerin ardından, söğüt ağacı kabuğunun ezilerek toza çevrilip yenildiğinde yüksek ateşi tedavi edebildiğini göstermiştir. Yaklaşık 70 yıl sonra Alman eczacı Johann Buchner ağrı kesici ve iyileştirici özelliği sağlayan salisin denilen bileşeni tanımlayarak saf hale getirmiştir. O zamana kadar doktorlar söğüt kabuğunu ve erkeçsakalı gibi salisin bakımından zengin şifalı bitkileri ağrı, yüksek ateş ve inflamasyonu hafifletmek için rutin bir şekilde kullansa da bu doğal iyileştiricilerin yapılarında bazı değişikliklerin yapılabilmesi, bileşenlerinin tam olarak tanımlanmasıyla mümkün olmuştur. Örneğin; 1853 yılında Fransız bir kimyager bileşiği kimyasal olarak sentezlemeyi başarmış ve böylece salisilik asidi, asetil salisilik aside çevirmiştir. Ardından 1897'de ilaç firması Bayer bu bileşiği aspirin adı verilen bir ağrı kesici olarak pazarlamaya başlamıştır. Başlangıçta sadece Almanya’da reçete ile satılırken, 1915’ten sonra yirmili paketler halinde piyasaya sürülmüştür. Böylece aspirin ilk sentetik ilaçlardan biri olarak yaygın bir şekilde tanınmıştır. Aspirinin itibarı ve ünü arttıkça yalnızca ağrıyı hafifletmekle kalmayıp ayrıca birçok inflamasyona bağlı problemi de hafiflettiği; örneğin eklem iltihabına, kalbi çevreleyen zarın iltihaplandığı perikardite ve kan damarlarının iltihaplandığı Kawasaki hastalıklarına da iyi geldiği ortaya çıkmıştır.

Aspirin Ağrıyı Nasıl Hafifletiyor?

Aspirinin tıbbi değerinin anlaşılmasına ve yaygın kullanımına rağmen, bilim insanları 1900’lü yılların başında nasıl bu kadar etkili olabildiğini henüz çözememişti. 1960’larda ve 70'lerde İsveçli ve İngiliz bilim insanları bu durumu değiştirmiş ve aspirinin, vücutta ağrı duyusunun oluşmasına yardımcı olan prostaglandin adı verilen belirli kimyasalların üretimini durdurduğu kanıtlanmıştır. Bu keşif 1982'de, araştırmacılarına tıp dalında Nobel ödülü kazandırmıştır.


Aspirin Tamamen Güvenilir mi?

Zaman geçtikçe araştırmalar aspirinin risklerini de ortaya çıkarmıştır. Aşırı aspirin alımı bağırsaklarda ve beyinde kanamaya neden olabilir. Ayrıca enfeksiyon geçiren çocuklarda beyni ve karaciğeri etkileyen, nadir görülen ama genelde ölümcül olan Reye's Sendromu'nu tetikleyebilir. 20. yüzyılın sonlarına doğru asetaminofen ve ibuprofen gibi daha az yan etkilere sahip olan yeni ağrı kesiciler tarafından aspirinin başarısı gölgelense de kan sulandırıcı faydalarına dair daha ileri keşifler aspirine ilgiyi tekrar canlandırmıştır. 1982 Nobel Ödülü'nü kazanan araştırmacılar, aspirinin pıhtılaşmaya yol açan kimyasalların yani trombositlerin bir araya toplanmasıyla kan pıhtılarını oluşturan tromboksanların üretimini yavaşlattığını da göstermişlerdir. Önemli bir klinik araştırma da aspirinin katılımcılarda kalp krizi riskini %44 oranında azalttığını ortaya koymuştur. Bugün kalp krizi veya inme geçirme riski olan hastalara aspirin tavsiye edilir çünkü aspirin, beyne ve kalbe giden damarlarda pıhtı oluşması olasılığını azaltmaktadır. Dahası aspirinin kansere yakalanma riskini kanser hücrelerinin yayılmasını sağlayan proteinin seviyesini düşürerek azalttığını gösteren araştırmalar da vardır.

 Yukarıda bahsedilen keşifler aspirini yalnızca bir ağrı kesici olmaktan öte potansiyel olarak hayat kurtarıcı bir tedavi aracına dönüştürmüştür.


Kaynakça
  1. Levesque, H., & Lafont, O. (2000). Aspirin throughout the ages: a historical review. La Revue de medecine interne, 21, 8s-17s.
  2. Wick, J. (2012). Aspirin: a history, a love story. The Consultant Pharmacist®, 27(5), 322-329.
  3. Cheng, T. O. (2007). The history of aspirin. Texas Heart Institute Journal, 34(3), 392.
Benzer Makaleler
Cezeri'nin Su Çarkı ile Çalışan Su Tulumbaları
Mikroskop Nedir? Mikroskopların Özellikleri Nelerdir?
En Ölümcül Salgın Kara Ölüm
Karanlık Bilim: Biyolojik Silahlar Nasıl Ortaya Çıktı?
Anestezi Keşfedilmeden Önce Cerrahlar Ameliyatları Nasıl Yapıyorlardı?
Tuvaletin İlginç Tarihi
Ölçü Birimleri Nasıl Ortaya Çıktı?
Kan Gruplarının İlginç Keşfi
Talidomid Faciası: Doğuştan Sakatlıkların Hikayesi
Orta Çağda Bilim Ve Tıpın Öncüsü: İbn-i Sina
ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER