Her insanı beklenmedik bir anda aniden bir hıçkırık tutmuştur. İlk başta eğlenceli gibi gözükse de kısa bir süre sonra durum sıkıcı bir hâl alabilir. Sıkıcı olsa iyi, bazen insan yerin dibine bile girmek isteyebilir. Neyse ki hıçkırıkların kısa olan ömürleri bizleri bu utanç verici durumdan kurtarır. Peki bir faydası yok gibi düşünülen bu hıçkırıklar neden oluşur?
Diyafram nefes aldığınızda havayı akciğerlere çekmeye yardımcı olmak için aşağı yönelir, nefes verdiğinizde ise kubbe şeklini alır. Böylece hava, burnunuz ile akciğerleriniz arasında kolaylıkla hareket edebilir. Bazen diyafram tahriş olup spazm haline geçebilmektedir. Spazm, bir kasın ya da kas grubunun aniden ve istemsiz kasılması durumudur. Böyle bir durumda diyafram kası, kuvvetli bir şekilde aşağı çekilir. Bu da ani ve hızlı bir şekilde nefes almanıza neden olur. İçeri giren hava, gırtlağınıza çarptığında ses telleriniz aniden kapanır ve büyük bir hıçkırıkla baş başa kalırsınız.
Kanada Calgary Üniversitesinden tıp profesörü William Whitelaw’un yaptığı çalışmalara göre, hıçkırık koordineli bir spazm şeklinde meydana gelip tüm üst vücudu ilgilendiren bir durumdur. Bunun sebebi, diyafram kasıldığı anda yalnız değildir. Vücudun atmosferden havayı almasına yardımcı olan göğüs, boyun ve kaburgalardaki kaslar da aynı anda kasılır. Hıçkırıkların emme refleksini kontrol eden motor sistemlerin gelişimi için bir araç olduğu öne sürülmektedir. Anne rahmindeki sıvı içerisinde hıçkırıkların doğumdan sonra solunum kaslarını geliştirmenin bir yolu olabileceği de varsayılmaktadır. Diyaframın güçlü kasılmaları ve göğüs ile karnın ani hareketleri, hıçkırıkların ultrason görüntülemede gözlemlenmesini sağlamaktadır. Hıçkırıklar, solunum hareketlerinden önce ortaya çıkar. Benzer fetal solunum hareketleri fetüsü doğumdan sonra hava solumaya hazırlar. Bu nedenle hıçkırıkların rahim dışında nefes almaya hazırlanma yöntemi olduğuna dair varsayımlar vardır. Fetüsler genellikle rahimde, yaklaşık 8. hafta gibi hıçkırmaya başlarlar. Çalışmalar; fetüste hıçkırığın 24-26. haftalar arasında büyük ölçüde azaldığını ve aynı zaman diliminde solunum hareketlerinin arttığını göstermiştir. Hatta prematüre bebekler zamanlarının ortalama %2,5’ini hıçkırarak geçirirler. Yeni doğan bebeklerde, prematüre doğanlar hariç bebeklik döneminde hıçkırık genellikle gerçekleşmez. Ancak yaşam boyunca çoğu insanda ara sıra kısa da olsa yeniden ortaya çıkabilmektedir. Sağlıklı yetişkinlerde ve çocuklarda, akut hıçkırık nöbetleri genellikle aşırı ve hızlı yemek yeme veya gazlı içecekler içmenin ardından oluşan mide şişkinliği gibi durumlar tarafından tetiklenir. Duygusal faktörler de hıçkırık nöbetine neden olabilir. Zaman içerinde üst üste gelmiş bir dizi durum, kalıcı veya kronik hıçkırık ile sonuçlanabilir. Dün akşam ne yediğinizi düşünmenin veya bir arkadaşınızın sizi korkutmasının hıçkırıklarınızı durduracağını umuyor olabilirsiniz ama bu yolların işe yaradığına dair bilimsel bir kanıt yok. Ancak bazı uzmanlar kulaklarınızı ve burnunuzu aynı anda kapatarak bir bardak su içmenin işe yarayabileceğini düşünüyor. Hem kulaklarınızı hem burnunuzu kapatarak su içmek, vücut iç basıncının değişmesini sağlar ve bu da diyaframı rahatlatabilir.