Güneş Sisteminde Güneş'e yakınlık açısından dördüncü sırada bulunan Mars, yıllardır insanlığın merakını en çok cezbeden gezegen olmuştur. Dünya'ya en yakın olan gezegenlerden biri olmasının yanı sıra potansiyel olarak yaşam barındırabileceği düşünülen bir gezegendir.
Mars Nasıl Keşfedilmiştir?
Mars, insanlık tarihinde keşfedilen en eski gezegenlerden biri olup keşfi antik çağlara dayanmaktadır. Antik Mezopotamya, Mısır ve Çin gibi medeniyetler, Mars'ı gözlemlemiş ve gökyüzündeki diğer yıldızlarla birlikte ona dini ve kültürel anlamlar yüklemişlerdir. Ancak, modern bilimsel keşifler 17. yüzyılın sonlarına doğru başlamıştır.
İlk gözlemler çıplak gözle yapılmıştır çünkü Mars çıplak gözle gözlemlenebilen sayılı gezegenlerden bir tanesidir. Galileo Galilei, 1610 yılında ilk teleskobunu yaparak gökyüzünü incelemiş ve Mars dahil olmak üzere birçok gökcismi üzerinde gözlemler yapmıştır.
18. yüzyılda, teleskop teknolojisinin gelişmesiyle birlikte, Mars'ın yüzeyi daha net bir şekilde görülmeye başlanmıştır. Özellikle Christiaan Huygens, Giovanni Cassini ve William Herschel gibi astronomlar, Mars üzerinde gözlemler yaparak gezegenin yüzey özellikleri hakkında bilgi toplamışlardır.
19.yüzyılın sonlarında, Mars üzerinde daha detaylı gözlemler yapılmaya ve haritalar çıkarılmaya başlanmıştır. Giovanni Schiaparelli, 1877'de Mars'ı gözlemleyerek şu an Schiaparelli Kanalları olarak bilinen karanlık çizgileri gözlemlemiştir.
20.yüzyılın başlarında, teleskop teknolojisinin ve uzay keşiflerinin gelişmesiyle birlikte, Mars'ın keşfi hız kazanmıştır. 1960'lar ve 1970'lerde, NASA ve Sovyetler Birliği Mars'a insansız uzay araçları göndermeye başlamışlardır.
Mars Adını Nereden Almıştır?
Mars'ın rengi kan kırmızısını anımsattığı için eski Romalılar tarafından gezegene savaş tanrısı olan Mars’ın adı verilmiştir. Diğer medeniyetler de gezegeni bu özelliğinden dolayı isimlendirmişlerdir; örneğin Mısırlılar ona "kırmızı olan" anlamına gelen "Her Desher" adını vermişlerdir. Bugün bile Mars, topraklarındaki demir minerallerinin oksitlenmesi ve paslanması nedeniyle yüzey kırmızı göründüğü için sıklıkla "Kızıl Gezegen" olarak adlandırılmaktadır.
Mars Nasıl Oluşmuştur?
Mars, Güneş Sistemi'nin erken dönemlerinde dev bir gaz ve toz bulutunun çökmesiyle oluşan, Güneş Sistemi diski içinde meydana gelen süreçlerle oluşmuştur. Yaklaşık 4.6 milyar yıl önce, Güneş'in etrafında dönen bu disk içindeki maddeler zamanla çarpışarak ve birleşerek gezegenimsileri oluşturmuştur. Bu gezegenimsilerden biri olan Mars, büyük çarpışmalar ve birleşmeler sonucu büyüyerek bugün ki halini almıştır. Yeterince büyüdüğünde, Mars'ın iç yapısında çekirdek, manto ve kabuk gibi farklı katmanlar oluşmuştur. Erken dönemlerinde yoğun volkanik aktiviteler yaşanmış, bu da Mars'ın yüzeyini şekillendirmiş ve büyük volkanlar, lav akıntıları ve vadiler oluşturmuştur. Zamanla, Mars soğuyarak içsel jeolojik aktivitelerini azaltmış ve yüzeyinde erken dönem süreçlerinin izlerini barındıran bir gezegen haline gelmiştir.
Mars’ın Fiziksel Özellikleri Nelerdir?
Mars, yaklaşık olarak 6.42 x 1024 kilogramdır. Bu da onu Dünya'nın sahip olduğu ağırlığa kıyasla 10 kat daha küçük yapmaktadır. Bunun yanı sıra Mars'ın çapı, ortalama 6.791 kilometre olup, yine Dünya'nın çapının (12.750 kilometre) yarısından daha küçüktür.
Mars Güneş Sistemi içerisinde büyüklük olarak 7. sıradadır. Gaz devi gezegenleri aradan çıkartırsak 3. sırada gelen Mars, kayalık tip gezegen sıralamasında Merkür'den büyük olup Venüs gezegeninden daha küçüktür. Yarıçapı 3.390 kilometre olan Mars'ın hacmi ise 1,6318 × 1011 km3 olarak belirlenmiştir. Yine Mars'ın hacmi, gezegenimizin sadece %15’i kadarıdır.
Mars'ın yüzey alanı 144.371.391 km2 olup, gezegenimiz Dünya ile kıyaslandığında sadece %28'ine tekabül etmektedir. Mars yoğunluk olarak ise 3.933 kilogram/metre3 ile Güneş Sistemi içerisinde en yoğun 4. gezegen konumundadır.
Yörünge ve Dönüş: Mars'ta 1 gün 24.6 saattir ve bu, Dünya ile oldukça benzerdir. Ayrıca Mars, Güneş etrafında bir tam turunu, saatte 86.871 kilometre hızla, yaklaşık 687 Dünya gününde tamamlamaktadır. Mars'ın dönme ekseni, Güneş'in yörünge düzlemine göre 25 derecelik bir eğime sahiptir. Bu, 23.6 derecelik eksen eğikliğine sahip Dünya ile bir başka benzerlik taşımaktadır.
Atmosfer: Mars'ın atmosferi, Dünya'nın atmosferine kıyasla oldukça ince ve farklı bir bileşime sahiptir. Atmosferin yaklaşık %95.3'ü karbon dioksitten, %2.7'si azottan ve %1.6'sı argondan oluşur; oksijen ve karbon monoksit gibi gazlar ise çok düşük oranlarda bulunur. Mars'taki atmosferik basınç, Dünya'nınkinden yaklaşık 100 kat daha düşüktür ve yüzeyde ortalama 6 ila 7 milibar arasındadır. Bu nedenle, Mars'ın atmosferi oldukça düşük yoğunluktadır ve uzaydan gelen radyasyon ile güneş rüzgarlarına karşı etkili bir koruma sağlayamaz.
İklim: Mars'ta en sık gözlemlenen doğa olayı toz fırtınalarıdır. Genellikle güney yarımkürede ilkbahar ve yaz aylarında meydana gelen toz fırtınaları tüm gezegeni esir alabilecek derecede büyüyebilmektedir. Bu kadar şiddetli bir boyutta gerçekleşen fırtınalar ortalama her 10 yılda 1 olmaktadır. Hatta 2018'de yaşanan bir fırtına, NASA'ya ait olan Opportunity isimli uzay sondasını kullanılamaz hale getirerek görevine son vermesine neden olmuştur.
Manyetosfer: Mars'ın, Dünya'nın sahip olduğu gibi küresel bir manyetosferi yoktur. Bunun yerine, Mars'ın sadece bazı bölgelerinde yerel manyetik alanlar bulunmaktadır.
Mars’ın Uyduları Nelerdir?
Mars'ın bilinen iki küçük uydusu vardır. Bu uydular 1877'de 12 Ağustos'ta gezegenler üzerinde kapsamlı araştırma yapan Asap Hall tarafından keşfedilmiştir. İlk olarak Deimos uydusunu bulan Hall, yaklaşık 6 gün sonra ise Phobos'un keşfini resmen yapmıştır. Bu uydular, kendi gezegenimizin uydusu olan Ay kadar büyük değillerdir. Bu iki uydunun isimlendirmesi Hall tarafından Kızıl gezegenin Yunan muadili Ares'in oğullarına ithaf edilmiştir. Mitolojide Phobos, Deimos'un kardeşi olarak bilinmektedir.
Phobos: Yunanca'da korku anlamına gelen Phobos, Mars'ın iki uydusundan biridir. Gezegenine yakınlık bakımından Deimos'a göre daha yakın olmasıyla birlikte Güneş Sistemi içerisinde gezegenine bu kadar yakın olan tek uydudur. Ayrıca Mars'ın en büyük uydusu ve en içteki uydusudur.
Phobos'un ortalama çapı 22 km kilometredir. Uydumuz Ay'ın çapına göre ortalama 100-150 kat daha küçüktür. Phobos, 1,88 g/cm³ yoğunluğa sahip olup, kendi sistemi içerisinde en yoğun uydudur. Kendi yörüngesinde 2.138 km/s hızla hareket eden bu uydunun yüzey alanı, yaklaşık olarak 1548.3 km2'dir. Phobos uydusu, zamanla Mars'a yaklaşmaya mahkumdur. Bunun sonucunda, bir süre sonra kütleçekim kuvveti etkisiyle parçalanacak ve yok olacaktır.
Deimos: Dehşet anlamına gelen Deimos, adını Ares ve Afrodit'in oğlundan almaktadır. Mars'ın iki uydusundan ikincisi olan bu uydu, 12,4 kilometrelik bir çapa sahiptir. Mars'a ortalama 20 bin kilometre uzaklıkta bir yörüngede dolanan bu uydu, yörüngesinde bir turunu 30,3 saate tamamlamaktadır. Deimos, 1,47 g/cm³ bir yoğunluğa sahiptir. Ayrıca bu uydunun yüzey alanının 495.1548 km2 olduğu bilinmektedir.
Phobos'un zamanla Mars'a yaklaşmasının aksine Deimos, Mars'tan her geçen süreçte yavaş yavaş uzaklaşmaktadır.
Mars'a Neden Ölü Gezegen Denmektedir?
Mars ölü gezegen olarak adlandırılır çünkü yaşamın sürmesi ve nesillerin devamı için gerekli olan temel elementler yeterli değildir. Su kaynakları genellikle yeraltı buzullarında veya yüzeyde donmuş halde bulunurken, sıvı su rezervleri Dünya'da bulunduğu kadar bol değildir.
Atmosferi incedir ve atmosferdeki karbondioksit varlığı baskındır, bu da yüzeydeki sıcaklık ve hava koşullarının yaşamı desteklemesi için uygun olmadığını gösterir. Ayrıca, Mars'ın neredeyse olmayan atmosferi güneşten gelen radyasyonu yeterince iyi filtreleyemez, bu sebeple yüzeydeki radyasyon miktarı çok yüksek bir orandadır.
Organik materyallerin ve yaşam için gerekli olan temel elementlerin yetersizliği de Mars'ın yaşanabilir bir gezegen olmadığını gösterir. Bu nedenle, Mars genellikle yaşam mümkün olmayan bir gezegen olarak nitelendirilir. Ancak, gelecekteki araştırmalar ve keşiflerle bu değerlendirme değişebilir ve Mars'ın canlılık için yeterli bir gezegen olup olmadığı daha iyi anlaşılabilir.
Mars’ın bilinen ve kaydedilen bir halkası yoktur.