Kök hücre tedavisi ülkemizde uygulanan ve pek çok hastalığı tedavi etmek için kullanılan bir yöntemdir. Kök hücreler yalnızca tedavi amaçlı kullanımıyla sınırlı kalmamış, ilaçları test etme gibi alanlarda da rol almıştır.
Bu yazı kök hücreyi kısaca tanıttıktan sonra avantajları ve kullanım alanlarıyla ilgili bilgiler sunacaktır.
Kök hücreler, müthiş bir yenilenme ve farklılaşma özelliğine sahip hücrelerdir. Bu hücreler insan vücudundaki bütün doku ve organları oluşturma yeteneğine sahiptirler. Kaynağına göre kök hücreler sınıflandırıldığında en önemli iki kök hücre çeşidi embriyonik kök hücre ve yetişkin kök hücredir. Embriyonik kök hücreler vücuttaki her hücre tipine dönüşebilirken yetişkin kök hücreler yalnızca belirli doku veya organdaki hücrelere dönüşebilmektedirler. Kök hücrelerin en önemli özellikleri, kendilerini yenilemek ve işlevsel dokuları yeniden oluşturmaktır.
Kök hücrelerin özellikleri, mitolojik hikayelerde de yer edinmiştir. Örneğin Ortaçağ İngiltere’sindeki bir mite göre kendi kuyruğunu yutan bir yılan vardır: Ouroboros. Bu yılan kendini yenilemeyi temsil eder. Bu bakımdan kök hücreler ve Ourobors, kendilerini yenileyebilmesiyle bağdaştırılmıştır.
Yunan mitolojisinde Prometheus, ateşi tanrılardan çalarak insanlara hediye etmesi sonucu Zeus tarafından cezalandırmış ve bir dağa zincirlenmiştir. Bu dağa bir kartal her sabah gelmiş, Prometheus’un karaciğerini yemiş ve gece de yuvasına çekilmiştir. Ancak diğer sabah geldiğinde Prometheus’un ciğeri eski haline dönmüştür ve kartal Prometheus’un sağlam ciğeri yemeye devam etmiştir. Günümüz bulgularına göre ise karaciğerin kendisini yenileme yeteneği olduğu bilinmektedir.
Kök hücrelerin bölünerek yenilenme özelliği, bilim dünyasında ve tıpta kullanılarak insanlar için bir avantaj haline gelmiştir. Bazı organların özellikle karaciğer, beyin ve kalp gibi hayati öneme sahip organların hasarlanma durumları halinde, bu organlardaki hücreler bölünemez yani yenilenemezler. Bu durumda kök hücreler kullanılarak hasarlı organlarda yenilenme sağlanmaktadır. Bunun yanında organ nakline ihtiyaç duyan ancak bu işlem için uygun olmayan hastalarda da kök hücre tedavisi çalışmaları sürmektedir.
Kök hücrenin tedavilerde kullanımı çeşitli aşamalarda mümkündür. Bir hastalığın nasıl ortaya çıktığını bulmak, tedavi için gereken ilaçları test etmek ve yeni tedavi yolları geliştirmek kök hücreler sayesinde yapılmaktadır. Kök hücrelerin ilaç geliştirmedeki kullanımına bir örnek sunalım. İndüklenmiş pluripotent kök hücreler, kısaca iPSC, kan veya deri hücrelerinden alınan ve insanda herhangi bir hücreye dönüştürülebilen kök hücrelerdir. Bilim insanları bir hastadan alınan iPSC’yi farklılaştırarak hastalıklı hücreleri inceleyebilir ve ilaçları test edebilmek için küçük organ modelleri oluşturabilirler.
Kök hücrelerin yenilenme yetenekleri sayesinde, hasarlı organların yenilenmesinde kullanıldıklarından bahsetmiştik. Peki süreç nasıl işliyor?
Tedavide kullanılacak kök hücreler kişiden veya kişiye uyumlu donörden (verici) alınır. Alınan kök hücreler hasta bireye nakledilir ve hastadaki hasarlı doku veya organların yenilenmesi sağlanır. Bireyin kendi kök hücrelerinin hasarlı doku veya organa nakledilmesine otolog nakil, bir başkasından alınan kök hücrelerin nakline de allojenik nakil denmektedir.
Tedavi için alınan kök hücreler, önceleri yalnızca kemik iliğinden alınırken 1972 yılında Amerika’daki klinisyenlerin kordon kanındaki kök hücreleri kullanmasıyla günümüzde bu yöntem de kullanılmaktadır. Bunun yanında vücutta dolaşan kandaki kök hücreler ve yağ dokusundaki kök hücreler de kullanılabilmektedir.
Hasta birey için uygun kök hücre elde edildikten sonra bu kök hücreler hastanın damar yoluna veya hasarlı bölgeye doğrudan enjekte edilmektedir. Enjekte edilen kök hücreler, bulundukları doku veya organa göre farklılaşıp çoğalırlar. Örneğin kemik iliğinden alınan kök hücreler, kan hücrelerine; kas hücrelerinden alınanlar ise kas hücrelerine dönüşürler. Bu yolla zarar görmüş bölgede yenilenme ve iyileşme sağlanmaktadır.
Kök hücre tedavisi sinir sistemi hastalıklarından kansere kadar birçok hastalıkta ve organ yetmezliği gibi durumlarda mümkündür. Bu durumlardan bazıları; lösemi, kemik iliği yetmezliği, lenfoma, organ kanserleri, diyabet ve organ hasarlarıdır.
Kök hücrenin kullanıldığı alanlar dolayısıyla bazı hastalıkların tedavi yöntemleri her geçen gün yeni araştırmalarla artmaktadır. 2023 yılının kasım ayında yayımlanan bir habere göre diyabet hastalığının tedavisinde kullanılabilecek yeni bir kök hücre çalışması gerçekleştirilmiştir ve bu sayede hastaların insülin almasına gerek kalmayabilir. Alberta Üniversitesi’ndeki bir ekip, diyabet hastalarının kendi kök hücrelerini kullanarak bu hücrelerin insülin üreten pankreas hücrelerine dönüşmesini sağlamak ve süreci iyileştirmek için bir adım atmışlardır. Bu sayede diyabet hastaları için insülin enjeksiyonu gerektirmeyen bir tedavi olasılığı geliştirilmiştir.
Kök hücre çalışmalarının bilim ve tıp için önemi aşikardır. Ancak bilimsel çalışmalar için embriyonik kök hücrelerini kullanmak Türkiye ve diğer ülkelerde hukuken yasaklanmıştır.
2005 yılında Türkiye’de yayımlanan genelgeye göre etik tartışmalar sonucunda, bilimsel araştırmalarda sadece yetişkin kök hücrelerin kullanımına müsaade edilmiştir. 2006’da yayımlanan genelgede ise kök hücre nakline dair çalışmalar da mevcuttur. Ancak embriyonik kök hücrelerin kullanımı, bu genelge kapsamında değildir.
Dünya çapında bazı ülkeler embriyonik kök hücre çalışmalarına müsaade etse de bazı ülkelerin tavrı tıpkı ülkemizdeki gibidir ve bu çalışmalara izin verilmemektedir. Örneğin Japonya ve Hollanda’da kök hücre çalışmaları desteklenmekte ve embriyonik kök hücrelerle çalışmaya izin verilmektedir. İngiltere’de embriyonik kök hücre çalışmalarına kontrollü izin verilmiştir. Belçika, İtalya ve İspanya’da ise belirli şartlarda imkan tanınmaktar ve çalışma alanları sınırlandırılmaktadır. Almanya’daki durum, Türkiye’dekine benzerdir ve yalnızca yetişkin kök hücrelerle çalışmaya izin verilmektedir.
Kök hücre kullanımına yönelik izinler ve çalışma kapsamları ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de kök hücre tedavisi çeşitli hastalıkların tedavisini sağlamakta ve birçok hasta için umut ışığı olmaktadır.