Bazı olaylar vardır insanın başına kırk yılda bir gelir. Bu tanıma uygun karşılıklardan biri de nadir hastalıklardır. Nadir hastalıklar tek tek ele alındığından ne kadar az gibi görünse de bütününe bakıldığında önemli bir kesimi kapsamaktadır. Bunlardan biri de sistemik kapiller kaçış sendromudur.
Sistemik kapiller kaçış sendromu diğer bir adıyla Clarkson Hastalığı, kılcal damarlardan sıvı sızıntısı sonucunda kan basıncının düşmesiyle oluşan akut ve şiddetli tekrarlayan ataklara sebep olan nadir bir hastalıktır. Ataklar birkaç gün sürebilirken bazen de hayati tehlike oluşturabilmektedir. Vücudun ihtiyaç duyduğu sıvı ve besin dolaşımdan sızarken kanın hacmi ve basıncı ani bir şekilde düştüğünden, tedavi edilmezse ölüme yol açabilmektedir.
İlk kez 1960 yılında, Dr. Bayard Clarkson tarafından tanımlanan bu hastalık günümüzde hala birçok bilinmeyene sahiptir. Sebebi tam olarak bilinmediğinden bulunmuş bir tedavisi yoktur. Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda immünoglobulin M proteinin hastalarda normalden düşük olduğu tespit edilmiştir. Bu protein kemik iliğindeki plazma hücreleri tarafından üretilen ve insan vücuduna yabancı bir madde girdiğinden ilk olarak salgılanan antikordur. Ancak akut ataklardaki rolü tanımlanamamıştır. Bulunan bulgulara dayanarak bazı durumlarda hastalara düzenli olarak damar yolundan immünoglobulin verilerek IVIG tedavisi yapılmaktadır. Ancak tedavinin maliyeti yüksek olduğundan ulaşılabilirliği düşüktür.
Hastalığın semptomları viral üst solunum enfeksiyonu ile başlayıp mide bulantısı, baş dönmesi, kas ağrısı gibi günlük hayatta başka hastalıklarla karıştırılabilen rahatsızlıklardan oluşur. Ek olarak hastalar sinirlilik, tükenmişlik, artan susuzluk gibi farklı semptomlara da sahiptir.
Sistemik kılcal kaçış sendromu, dünya çapında 500'den az kişiyi etkileyen nadir bir hastalıktır. Sıklıkla yetişkinlerde görülmekle beraber çocuklarda da nadir olarak rastlanabilmektedir. Ancak; hastalığın hem tam bir tanısı olmadığından hem de semptomlarının diğer hastalıklarla karıştırılma olasılığından, sıklıkla yanlış teşhis konabileceğinden, görülme sıklığı daha yüksek olabilmektedir.
Sistemik kılcal kaçış sendromu gibi nadir hastalıklar ne kadar az sıklıkla olursa olsun ilerde sıklığının artmayacağı anlamına gelmez. Bu yöndeki araştırmalara gereken maddi ve manevi destek verilirse hastalıklara çözümler daha kısa sürede bulanabilir.