Ufak bir çizik bile olsa yaralanmalar hepimizin canını sıkar, neyse ki bir süre geçtikten sonra kanama kendiliğinden durur ve iyileşmeye başlar. Kanamanın durmasında K vitamini önemli bir role sahiptir. Genellikle diğer vitaminlere kıyasla daha az bilinir ve göz ardı edilir. Ama gelin görün ki vücudumuzda önemli fonksiyonlarda yer alır.
Doğada 13 farklı vitamin vardır. Kimyasal olarak incelendiğinde, suda çözünenler ve yağda çözünenler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.
K vitamininin adı ‘coagulation’ kelimesinden gelmektedir. Yağda çözünen vitaminler grubunda yer almaktadır. Tek bir çeşit K vitamini yoktur; K1, K2 ve K3 gibi 3 formda bulunur. K1 vitamini -bir diğer adıyla Fillokinon- bitkisel gıdalarda bulunan ve en fazla bilinen formdur. K2 vitamini ise menakinon olarak bilinir ve hayvansal gıdalarda ve fermente gıdalarda bulunur. K3 vitamini ise sentetik formdur, medanion olarak bilinir. K vitamini takviyesi üretiminde K3 formu üretilir.
1920’lerde Danimarkalı Carl Peter Henrik Dam, kolesterol ile ilgili çalışmalar yapmış ve kanın neden koyulaştığını araştırmıştır. 1943 yılında ise civcivlerin yağ metabolizmasını incelerken K vitaminini keşfetmiştir. K vitamini kanın pıhtılaşmasında etkili olduğu için o yıllarda ‘koagülasyon vitamini’ olarak adlandırılmış daha sonra ‘K’ olarak kısaltılmıştır. Koagülasyon yani pıhtılaşma, kandaki çok küçük ve çekirdeksiz bir hücre olan kan pulcukları sayesinde, kanın havayla temas sonrası tortu hâline gelmesidir.
Daha önce K vitamini ve kanama ilişkisini duymamış olabilirsiniz. Bir yerimiz kanadığında protrombin denilen proteinler kanamayı durdurur. Çok basit ve alışıldık gelen bu olayda K vitamininin rolü büyüktür. K vitamini vücudumuzda protrombin üretilmesini sağlar. Yani K vitamini kanamayı dolaylı yoldan durdurur.
Son 10 yıl içinde yapılan çalışmalarda K vitamininin pıhtılaşma görevinden farklı olarak iskelet sistemi ve beyin sağlığı üzerinde de etkili olduğu görülmüştür. K vitamini, ayrıca kalsiyum metabolizmasını kontrol ederek kemik proteinlerinin oluşmasında rol alarak kemik sağlığını korumaktadır.
K vitamini eksikliği yetişkinlerde oldukça nadir görülmektedir. Çünkü K vitamini gıdalarda bol miktarlarda bulunur. Ayrıca kalın bağırsağımızdaki bakteriler K2 vitaminini sentezlemektedir. Fakat yenidoğanlarda, bebeklerde ve ülser, çölyak ve bağırsak sendromları gibi emilim ile ilgili hastalıklara sahip kişilerde K vitamini eksikliği görülmektedir. Vücudumuzda K vitamini eksikliğinde görüldüğünde; yaralanma ya da kesik gibi durumlarda kanımızın pıhtılaşma süresi uzar, osteoporoz oluşur ve diş eti, burun ve idrarda kanamalar görülür, deri altında kanamalar nedeniyle morarmalar gözlemlenir.
Bebeklerde K vitamini görülmesinin birçok nedeni olabilir. Bunlar; anne sütü K vitamini bakımından zengin bir besin değildir, anne karnında plasentadan bebeğe K vitamini geçişi olmamaktadır ve bebeklerin bağırsak bakterileri yetişkinlerinki kadar fazla değildir bu nedenle yeterli K2 vitamini üretimi yapılamamaktadır.
Ayrıca uzun süreli kullanılan antibiyotikler K vitamininin azalmasına neden olur. Çünkü bağırsaklarımızdaki yararlı bakterilerin sayısı antibiyotikler nedeniyle azalır, bu nedenle vücudumuza gereken K2 vitamini sağlanamamış olur.
Vücudumuzun K vitamini ihtiyacı yaşımıza ve cinsiyetimize göre değişmektedir. Yetişkin kadınlar 90 mcg erkekler ise 120 mcg K vitamini tüketerek günlük yeterli dozu sağlayabilirler.
Diğer vitaminlerden farklı olarak K vitamini yenidoğanlar için çok önemlidir. Çünkü K vitamini kanın pıhtılaşmasını sağlar. Bu nedenle yenidoğanlarda, oluşabilecek bir kanamanın önüne geçebilmek için bir doz K vitamini iğnesi yapılması uzmanlar tarafından tavsiye edilir.
K vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için K vitamini kaynaklarını yağ ile birlikte tüketmek vücutta emilimini 3 kat artırmaktadır. Örneğin yeşilliklerle yaptığınız bir salataya eklediğiniz yağ K vitaminini daha iyi almanızı sağlar.
K vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için fazlası karaciğerde depolanır. Bu nedenle fazla K vitamini karaciğerin fazla çalışmasına ve dolayısıyla yorulmasına neden olur. Bu nedenle K vitamini takviyeleri uzmanlar tarafından kontrol edilerek kullanılmalıdır.
K vitamininin en iyi kaynakları yeşil yapraklı sebzelerdir. Maydanoz, marul, tere, pazı, kara lahana ve ıspanak bol miktarda K vitamini içerir. Ayrıca avokado, brokoli, soya fasulyesi, kanola, ayçiçek, zeytin ve üzüm gibi sebzelerin yanında et, yumurta, peynir ve tavuk gibi hayvansal gıdalar da K vitamini kaynağıdır.