Hayvanlar, bitkiler ve diğer canlılar milyonlarca yıl boyunca süren gelişim süreçlerinde çeşitli ortamlara uyum sağlamak için bazı değişiklikler geçirmişlerdir. Bu süreçte, bazı organlar ve yapılar zamanla işlevlerini yitirmiş veya değişime uğramıştır. Bu tür organlara "körelmiş organ" denir. Körelmiş organlar, popülasyonun belli bir kısmında genelde görülmez ancak bazı bireyler hala bu organları taşıyabilir.
Körelmiş organlar, bir organizmada gelişimsel süreçte işlevlerini yitiren veya azalan organlardır. Bu organlar, üst nesillerde yani ata bireylerde belirli bir işlev için önemliyken, modern türlerde ya işlevsiz hale gelmiş ya da farklı bir işlev kazanmış olabilirler.
Vücudumuzda bulunan apandisit gibi organların işlevi tam olarak bilinmemektedir. Literatürde “körelmiş organ (vestigal organs)” olarak geçen bu organlar körelmiş dense de tamamen işlevsiz değildir.
Körelmiş organların uzun yıllar öncesinde farklı işlevleri vardır. Zamanla çevre şartlarının değişmesi ile kullanımına daha az ihtiyaç duyulan organlar daha pasif hale gelmiştir. Organların pasif hale gelmesinde mutasyona uğramış bir gen ve protein yapıları sorumlu olabilmektedir. Körelmiş terimi ilk kez “belirgin işlevi olmayan ilkel yapılar” anlamında 1895 yılında, Almanyalı bir anatomist olan Robert Wiedersheim “The Structure Of Man” kitabında kullanılmıştır. Bu kitapta körelmiş organlar listelenmiştir.
Tüm türlerde anatomik, fizyolojik ve davranışsal özelliklerde körelme görülmektedir. İnsanlarda 100’den fazla körelmiş özellik görülebilir ancak bu özellikler bazı insanlarda mevcutken bazı insanlarda mevcut değildir. Aşağıda vücudumuzda bulunan 7 tane körelmiş organ listelenmiştir.
Arkeolojik çalışmalar sonucunda ilk yaşayan toplumların avcı topluluklar olduğu düşünülmektedir. İnsanlar, avcılıktan, toplayıcılığa ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçmiştir. Avcılıkta gelişmiş olan insanların vücut yapıları modern insanlara göre daha güçlü ve iri yapılı olduğuna dair kalıntılar bulunmuştur. Avcılıktan yerleşik hayata geçiş sürecinde insan vücudunda da değişimler olmuştur. Örneğin, avcı insan daha büyük bir ağız yapısına sahipken modern insan daha küçük ağız yapısına sahiptir. Büyük bir ağızda çıkan 20’lik dişler modern insanlarda kaybolmaya başlamıştır.
Vücudumuzda birçok kas bulunur ve her birinin farklı işlevleri vardır. Palmaris longus kası, bilek ile dirsek arasında uzanan ince bir kas şerididir. Yapılan araştırmalar, insanların yaklaşık yüzde 10'unda her iki kolda da palmaris kasının bulunmadığını göstermiştir. Kasın yokluğu kişilerde herhangi bir soruna neden olmamaktadır. Palmaris longus kasının önceki dönemlerde asılma-yüksek bir yere tutunmada öneme sahip olduğu düşünülüyor.
Siz de, palmaris longus kasınızın varlığını test edebilirsiniz. Baş parmağınız ile serçe parmağınızı birleştirin. İç bilek kısmınızda eğer ikili bir çizgi görüyorsanız palmaris kasına hala sahipsiniz. Eğer çizgi görmüyor iseniz endişelenmenize gerek yok, insanların birçoğu bu kaslara sahip değildir.
Apandisit, ince bağırsağın kalın bağırsağa açıldığı bölgede yerleşen parmak şeklinde kör bir uzantıdır. Tavşan ve at gibi hayvanlarda selülozun sindiriminden sorumludur. İnsanlarda da eskiden selülozu sindirmek için kullanıldığı, şimdi ise sindirim sisteminde yaşayan bakterilere yardımcı olduğu düşünülüyor.
Doğada, kullanılan organların gelişim gösterdiği ve sonraki nesillere aktarıldığı görülmektedir. Kullanılmayan organların ise zamanla körelip kaybolduğu düşünülmektedir. Hayatta kalmaya en uygun olan organlar gelişerek ve bugün en iyi şekilde yaşamamıza yardımcı olmaktadır.