Şehrin meydanlarında beslediğimiz, pencere pervazlarına dışkılamasın ve konmasın diye önlemler aldığımız hemen hemen her yerde görebileceğimiz güvercinlerin aslında evcilleştirdiğimiz ilk kuş olduğunu biliyor muydunuz? Savaş gazisi güvercinleri, bir güvercinin insanlık tarihini değiştirebilecek kadar önemli olduğunu duydunuz mu?
İnsanlar çok uzun zaman önce güvercinleri evcil hayvan olarak beslemişlerdir. Mezopotamya sanatında M.Ö. 4500 yılına kadar güvercin tasvirlerine rastlanmıştır. Güvercin etini protein kaynağı ve azot yönünden zengin dışkısını mükemmel bir gübre olarak gören insanlar güvercinleri evcilleştirmiştir. Güvercinler doğuştan hızlıdır ve uzun mesafeler kat edip ev kabul ettikleri konuma geri dönmelerini sağlayan yön bulma özellikleri sayesinde dünyanın manyetik alanın çizgilerini algılayarak uçarlar. Bu yüzden posta taşıma görevinde bulunmuşlardır. Örneğin; Paddy güvercini, İkinci Dünya Savaşı sırasında gizli mesajları iletmek için İngilizler tarafından kullanılan 250.000 güvercinden biridir. Onu özel kılansa 368 km'lik yolu kat edip saldırı haberini taşıyarak kahramanlık madalyası kazanmasıdır. Telefon ve telgrafın icadından önce iletişim için güvercinleri kullanmak aslında çok eski ve yaygın bir uygulamadır.
Bugün dünyada bir çok yerde güvercinleri görüyor olmamızın sebebi aslında insanlar olarak biziz. Haberleşme aracı olarak kullanılan güvercinler tüm dünyaya gizli şifreler, önemli mesajlar taşırken içlerinden kaçanlar ya da serbest bırakılanlar bugün yakından tanıdığımız yabani ve aslında şehirli sürüleri oluşturmuşlardır. Güvercinler şu anda gezegendeki en bol ve yaygın türlerden biridir. Şehir yaşamına adapte olmuş bir biçimde nesillerini sürdürmeyi başarmışlardır. Bu başarılarını diğer kuşlara kıyasla bazı ideal özelliklerin birleşimine borçlular. Yere veya ağaca yuva yapan kuşların aksine evcilleştirilmeden önce güvercinler, uçurumlarda yaşamışlardır. Şehirdeki binalar güvercinlerin doğal yaşam alanlarına benzediğinden kolayca şehir hayatına adapte olmuşlardır. Ayrıca güvercinler yuva yapacak yer konusunda hiç seçici değildirler. Herhangi bir pencere kenarına veya üst geçide birkaç dal parçası getirerek kolayca yuva yapabilirler. Bu özellikleri, daha özel kuş türlerinin yaşayamayacağı çevrelerde bile yaşayabilmelerine olanak tanır. Güvercinler şehrin yemek artığından da faydalanır. Boğazlarındaki kursak sayesinde yiyecek olduğunda tüketip sonrası için de depolayabilirler. Canlı yemle beslemek yerine yavrularına “kursak sütü” verirler. Yavrular, bu yağlı ve protein bakımından zengin öğünle hızla büyürler. Koşullar sağlandığında güvercinler tüm yıl boyunca yavrulular ve her altı haftada bir yeni yavru dünyaya getirirler. Yiyecek ve barınma mekanlarının bolluğundan dolayı şehirlerde kırsala kıyasla yüksek üreme oranına sahiplerdir.
Benzer boyutlara sahip peçeli baykuşlara kıyasla güvercinlerin kanat kemikleri daha kalın ve kavislidir, bu da kas kütlesi için ekstra alan sağlar. Saatte 125 kilometrelik hızlara ulaşabilirler. Geniş sürüler halinde bulunmaları sayıca güven sağlar. Güvercinler şehrin vahşi yaşamında baş rolü oynasa da insanlar için bu komşuluğun getirdiği zorluklar vardır. Aslen gübre olarak değer verdiğimiz dışkıları büyük bir sorun teşkil eder bu dışkılar arabalara, güneş panellerinin yüzeyine, gökdelenlerin camlarına büyük bir temizlik maliyeti getirir. Sadece bir güvercin arkasında yılda on bir kilogram asidik dışkı bırakabilir. Örneğin ABD’ de neredeyse yıllık 1.1 milyar dolarlık yapı hasarına mal oldukları kaydedilmiştir. Enfeksiyon vakaları nadir olsa da bu dışkı solunduğunda insanlara zararlı olan bir mantara ev sahipliği yapabilir. Güvercinler sayıca çok ve gürültülü olabilirler ama etrafımızda dönen bu güvercinler eski fakat halen devam eden bir ilişkinin kanıtıdır. İyisiyle kötüsüyle biz insanlar olarak güvercinlerle birlikte yaşamamız onları evcilleştirmemizle başladı ve ortak bir çabanın ürünüdür.