Bir sabah uyandığınızda önceki akşam yemekte ne yediğinizi hatırlamayabilirsiniz. Ya da günlük işlerinizi hallederken kafanız dalgın olduğu için işler yolunda gitmemiş olabilir. Bunları zaman zaman hepimiz yaşarız. Bu nedenle doktorlara gittiğinizde yapılan kan tahlili sonucuna göre B12 vitamini seviyemiz düşük çıkabilmektedir.
Vitaminleri hepimiz çeşitli platformlarda duymuşuzdur. Peki tam anlamıyla ne olduğunu biliyor musunuz?
Vitaminler 1912 yılında Polonyalı biyokimyacı Casimir Funk tarafından keşfedilmiş, vücudumuz için hayati öneme sahip organik moleküllerdir. Pek çok metabolik olaylarda rol oynarlar. Vücutta sentezlenemedikleri için dışarıdan gıdalarla ya da takviyelerle alınırlar. Günlük gerekli vitamin dozları oldukça azdır, buna rağmen önemli fonksiyonlarda rol oynadığı için her gün alınması oldukça gereklidir. İçeriğinde meyve, sebze, baklagil ve hayvansal gıdaları yeterli düzeyde ve dengede bulunduran bir beslenme planı uygulayarak günlük gerekli vitamin ihtiyacı rahatlıkla sağlanabilir.
Doğada 13 farklı vitamin vardır. Kimyasal olarak incelendiğinde, suda çözünenler ve yağda çözünenler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.
B12 vitamini suda çözünen vitaminler grubunda yer almaktadır. Kimyasal adı ‘Kobalamin’ olarak adlandırılmıştır. İçeriğinde Kobalt elementi bulunduğu için bu adı almıştır. Ayrıca kobalt elementi sayesinde canlı pembe-kırmızı renge sahiptir.
4 farklı formu vardır, kimyasal yapısına göre bu formlar birbirlerinden farklılık gösterir. En bilinen formu ‘Siyanokobalamin’ formudur.
1926 yılında Harvard Üniversitesi’ndeki uzmanlar, her gün karaciğer yendiği taktirde aneminin önlenebileceğini bulmuştur. İlerleyen çalışmalarda araştırmacılar karaciğerde anemiyi önleyen maddeyi izole etmeye çalışmışlardır. Karaciğer parçaları pembemsi oldukları için anemiyi önleyen maddenin pembe-kırmızı tonlarda olduğuna karar vermişlerdir. 1947 yılında ise Amerikalı Kimyager Karl Folkers ve İngiliz Kimyager Baron Alexander Todd B12 vitaminini keşfetmiş ve anemi hastası üzerinde deneyerek işe yaradığını bulmuşlardır.
B12 vitamini beyin ve sinir sistemimizin yapısında yer alan miyelin kılıfın oluşumunda görev alır. Böylelikle beynimizin ve sinir sistemimizin sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlar. Bu nedenle olayları kolayca hatırlamamızı, odaklanmamızı ve kolayca karar vermemizi sağlar. Eksikliği durumunda; bunama ve alzheimer'a yakalanma riskimizin artmasına ve beyin hücrelerinin kaybı nedeniyle beynimizin küçülmesine neden olur. Eğer B12 seviyemiz vücudumuzda yüksek oranda ise beyin hastalıklarının görülme olasılığı da daha düşüktür.
Günlük B12 vitamini ihtiyacımız yetişkin kadın ve erkekler için 2,4 mcg’dir. Fakat hamilelik ve emzirme gibi durumlarda 2,6-2,8 mcg’ çıkmaktadır. Literatürü araştırdığımızda karşımıza, günlük 25 mcg ve daha fazla alındığında kemik kırılmaları gibi sorunlara neden olabileceği belirtilmektedir. Fakat bu durum kesin olarak kanıtlanmış değildir. Bu nedenle B12 vitamininin toksik oluşturacak üst limiti belirtilmemiştir.
B12 eksikliğinde unutkanlık ve zihinsel sorunlar görülmektedir. Bu etkiler özellikle ileri yaştaki kişilerde daha sık yaşanmaktadır. B12 eksikliği kırmızı kan hücrelerinin yapısının bozulması nedeniyle anemiye sebep olmaktadır. Anemi nedeniyle de yorgunluk, kalp çarpıntısı, konsantrasyon bozukluğu ve göz kararması meydana gelmektedir. Ağız içerisinde ve dilde yaralar ve yarıklar meydana gelir. Kaslarda kasılma ve el, ayaklarda uyuşma hissedilmektedir.
B12 eksikliğinin yaygın nedenleri; hayvansal ürünleri tüketiminden kaçınılması, reflü sorunu nedeniyle kullanılan mide ilaçları, bağırsak ve mide ameliyatı olunması ve doğuştan emilim hastalıklarına sahip olunmasıdır.
B12 vitamini suda çözünen bir vitamindir. Dolayısıyla fazla tüketildiği taktirde karaciğer ve böbreklerden atılmaktadır. Bu nedenle B12 değeri için üst limit belirlenmemiştir.
B12 vitamini inek ve koyun gibi geviş getiren hayvanların işkembesinde bulunan bakteriler tarafından sentezlenir. Bu nedenle B12 vitamini hayvansal gıdalarda bulunur, bitkilerde bulunmaz. Ancak bazı alg türlerinin B12 ürettiği ve hayvansal kaynaklara benzer şekilde yine alglerin üzerinde bulunan mikroorganizmalar tarafından da üretilebildiği bilinmektedir. En iyi B12 kaynakları; balık ve kabuklu deniz hayvanları, karaciğer, kırmızı et, tavuk, yumurta, süt, yoğurt ve peynirdir. Bakteriler tarafından üretilen bir vitamin olduğu için maya da B12 vitamini bakımından zengindir.
Hayvansal gıda tüketmeyen ya da az tüketen kişilerde B12 eksikliği görülmektedir. Bu nedenle kahvaltılık gevrek ve bitkisel sütler gibi bazı gıdalara B12 eklenmektedir.
B12 vitamini proteine bağlı bulunmaktadır. Gıdalarla aldığımız B12 mide asidimiz tarafından proteininden ayrılır ve serbest forma geçer. İnce bağırsaklarımızda tekrar proteinle birleşerek emilimi sağlanır. B12 takviyeleri vücudun kolay emilim sağlaması için serbest formda B12 içermektedir.