Bir sabah uyandınız, apartmanınızın yakınındaki bir anaokulu inşaatının fazla derin kazılması sonucu ortaya çıkan karanlık bir gücün apartmanınızdaki herkesi lanetlediğini öğrendiniz. Yaşanan birtakım olağandışı olaydan sonra ertesi sabah uyandığınızda ise İspanyolca konuştuğunuzu fark ettiniz. Ne yapardınız? Popüler bir internet dizisinin senaryosu olsa da bu senaryodaki gibi aniden farklı bir dili kullanmaya başlamanız mümkün. Yabancı dil sendromu olarak adlandırılan bu durum dilin işlevselliğini ve yapısını etkileyen bir beyin lezyonu veya travmanın sonucunda ortaya çıkabilir.
Yabancı Dil Sendromu ya da Yabancı Aksan Sendromu olarak dilimize geçen sendromun orijinal adı “Foreign Language Syndrome” ya da “Foreign Accent Syndrome” olarak bilinmektedir. Bu durum aynı dili konuşan bir topluluğun üyeleri tarafından yabancı bir aksanmış gibi algılanan konuşma hatalarını içeren motor bir konuşma bozukluğudur. Yani birey ana dilini yabancı bir dile benzeyen bir aksanla konuşur. Nadir görülen bu sendrom bazen de bu durumdan mustarip bireyin ana dili haricindeki başka bir dili kullanmaya başlamasıyla da gerçekleşir. Ancak bu yabancı dil bireyin hiç bilmediği bir dil değil, halihazırda bildiği, öğrenme aşamasında olduğu ya da çok fazla maruz kaldığı bir dildir.
İlk yabancı dil sendromu vakası Fransız bir nörolog olan Pierre Marie tarafından 1907 yılında bildirilmiştir. Marie’nin raporundaki vakada birey anartri olarak bilinen dil tutulması problemi yaşamıştır. Birey öncesinde Paris aksanıyla Fransızca konuşmasına rağmen anartriden sonra Alsas aksanı kullanmaya başlamıştır. Bu ilk vakadan bu yana en az 172 yabancı dil vakasının bildirildiği belgelenmiştir. En popüler vakalardan birisi de II. Dünya Savaşı esnasında kafasından şarapnelle vurulan Monrad-Krohn isimli Norveçli bir kadındır. Kadın Norveç’in Nazi işgali sırasında yaşadığı bu travmaya bağlı olarak dil üretme yeteneğini kısmen kaybetmiştir. Bu yeteneği tekrar kazandığında Alman aksanı kullanmaya başlayan kadın bu nedenle toplumdan dışlanmıştır. Araştırmalara göre nörolojik kökenli yabancı dil sendromu kadınlarda daha yaygın olmakla birlikte erkeklerde de görülmektedir.
Yabancı dil sendromu, sergilediği benzersiz özellikler ve konuşmanın altında yatan sinir sistemlerini anlamamızı zorlaştırması nedeniyle nörolinguistik ve nöropsikolojik literatürde büyük ilgi görmüştür. Şu anda bildirilen pek çok vaka olsa da sendrom hakkında hala bir fikir birliği yoktur. Halen yabancı dil sendromunun altında yatan nedenlerin neler olduğu gibi konular tartışmalıdır. Örneğin sendromun beynin tam olarak hangi bölümünde meydana geldiği hala bilinmemektedir. Vaka kayıtlarında serebral arter, parietal lob ya da frontal lob gibi beynin çeşitli bölgeleri yer almaktadır.
Yabancı dil sendromunun nedenleri hala tam olarak anlaşılmamış olsa da çeşitli faktörlerin sendromun gelişmesinde rol oynadığı düşünülmektedir. Ana dilin sonradan öğrenilen ikinci dille yer değiştirmesi şeklinde kendini gösteren bu sendrom genelde bireyin bilincini kaybettiği ciddi beyin yaralanmaları, beyin operasyonları ya da felç sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yabancı dil sendromu ile ilgili yapılan araştırmalarda en sık rastlanan nedenin felç olduğu görülmüştür. Ancak yapılan araştırmalar bilinç kaybına ilişkin hiçbir bulgu olmadığı halde yabancı dil sendromunun gelişebildiğini göstermiştir. Bu durum yabancı dil sendromunun psikolojik kökenli de olabileceğini göstermektedir.
Beynin dil konusmak ile ilgili bölümleri
Yabancı dil sendromu yaşamı tehdit eden bir bozukluk olmasa da bireyin en başta sosyal yaşantısı olmak üzere hayatının farklı alanlarında olumsuz etkilere sahip olabilmektedir. Anadilinden farklı bir dilde kendini ifade etmeye çalışan birey iletişimde güçlükler yaşayabilir, çevresine uyumu güçleşebilir. Bu durum bireyin sosyal etkileşimini zayıflatıp günlük yaşantısını zorlaştırabileceği gibi kendini ifade yeteneğini de sınırlayabilir. Kendini yeterli ve doğru biçimde ifade etmekte zorlanan bireyin özgüveni azalabilir ve bu çaba esnasında yaşadığı stres ruh sağlığını kötü etkileyebilir. Sendromun bireyler üzerindeki olumsuz etkisi Monrad-Krohn vakasındaki gibi bireyin toplumdan soyutlanmasına kadar varabilir. Bu durum bireyin daha travmatik deneyimler yaşamasına neden olabilir.
Yabancı dil sendromu geçici bir durum olsa da süresi kişiden kişiye değişmektedir. Bazı bireyler birkaç ay içerisinde normale dönse de bazıları bu şekilde yıllarca yaşayabilmektedir. Sendromun birden çok nedeni olabileceğinden mutlak bir tedavisi yoktur. Ancak altındaki nedenin belirlenmesi tedavi konusunda yardımcı olabilir. Psikolojik kökenli yabancı dil sendromunda bireylere orijinal aksanlarını yeniden kazanabilmeleri için ses egzersizlerini içeren konuşma terapisi önerilmektedir. Ayrıca hem sendromun tedavisi hem de sendromun neden olduğu olumsuzluklarla başa çıkmak için psikoterapiye başvurulabilir. Fizyolojik kökenli sendromun tedavisi için ise hekimlerin uygulayacağı bir tedavi programının takip edilmesi gerekmektedir. Ancak tüm bu tedavi süreçlerinin başında sendromun nedeninin anlaşılması için tıbbi muayeneye başvurulması gereklidir.