Konya Bilim Merkezi BilimUp

Yapay Zeka Gerçekten Bir İnsan Gibi Düşünebilir Mi?

Zeynep Deresoy
9 dk
954

Yapay Zekânın hemen her şeyi yapabileceğini düşündüğümüz bugünlerde bilim insanları, onun en fazla neler yapabileceğini birçok farklı yöntemle test etmektedir. Bazı testleri geçen Yapay Zekâ, bazı testlerde ise başarısız olmaktadır. Kaliforniya Üniversitesinde görev yapan Amerikalı filozof John Searle; Yapay Zekanın asla gerçekten bir insan gibi düşünemeyeceğini savunmaktadır. Bunu da Çin Odası Düşünce Deneyi adı verilen ilginç bir düşünce deneyi ile destekler. Bu test yöntemlerini incelemeden önce Yapay Zekâ ve Yapay Genel Zekanın ne olduğuna bir bakalım. 

Yapay Zekâ ve Yapay Genel Zekâ Nedir?

Son yıllarda Yapay Zekâ sitelerinin sayısının artmasıyla Yapay Zekâ, hemen herkes tarafından bilinir ve kullanılır hale gelmiştir.  Ancak tüm teknolojik alanlarda olduğu gibi Yapay Zekâ da her geçen gün daha da geliştirilmektedir.



Yapay Zekâ, insan düşüncelerine benzer bir mantık içeren makinelere denir. Fakat gerçek anlamda bir düşünme ve anlama yeteneğine sahip değildir. Belli alanlara odaklanır ve sebep-sonuç ilişkisi kurma konusunda eksiklikleri vardır. Günümüzde pek çok şirket verimi arttırmak, işleri otomatikleştirmek ve maliyeti azaltmak için Yapay Zekâ Teknolojisine yatırımlar yapmaktadır.

Yapay Zekâdaki eksikliklerin fark edilmesi ve geliştirilmesi ile de “Genel Yapay Zekâ” ortaya çıkmıştır. Genel Yapay Zekâ, insan zekasına daha yakın, sebep-sonuç ilişkisi kurabilen ve farklı problemlerde mantık ve kavrama yeteneklerine sahip olan makinelere denir. Genel yapay zekâ, insan aklına yapay zekadan daha yakın olsa da onun birebir insan zekâsına benzer düşünebilmesi için yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Genel yapay zekânın insan zekasıyla aynı seviyede olabilmesi için; öğrendiği bir şeyi bir ortamdan başka bir ortama ya da bir bireye aktarabilmesi, iş birliğinde çalışabilmesi, mantıklı karar verebilmesi gerekmektedir.

Peki yapay zekanın insan zekasına ne kadar yakın olduğu hangi yöntemlerle test edilmektedir?

Makineler Düşünebilir Mi: Turing Testi

İngiliz matematikçi ve kriptolog Alan Turing, bir makineyi insandan ayırmanın ilginç bir yöntemini önerir. Makinelerin, düşünebilme özelliğine sahip olup olmadığını, Turing testini başarıyla geçmelerine dayandıran Turing, bunun için bilgisayarların biyolojik olarak insan ile aynı özellikleri paylaşmasının önemli olmadığını düşünür.
Turing, 1950 yılında yayınlamış olduğu ünlü “Bilgisayar ve Zekâ” (Computing Machinery and Intelligence) adlı yazısında da yaklaşık 50 yıl sonra yapay zekanın insan zekasından ayrılmasının çok zor olacağını yazmaktadır.



Turing, yukarıda adı geçen makalenin başında, “Bilgisayarlar düşünebilir mi?” diye sorar ve hemen ardından, böyle bir sorunun karmaşık sorunlar çağrıştıran bir nitelik taşıdığını belirterek, “Taklit Oyunu” (Imitation Game) adını verdiği uygulamalı bir düşünce deneyi önererek sorunun şeklini değiştirir.

Taklit Oyunu, her biri ayrı odalara yerleştirilmiş bir erkek (A), bir kadın (B), bir de kadın ya da erkek olabilen bir sorgulayıcıdan (C) oluşan ve sadece yazı ekranı aracılığıyla birbiriyle iletişim kurabilen üç unsur içermektedir. Bu oyuna göre, beş dakikalık görüşmeden sonra sorgulayıcının (C), vardığı sonuçtan tam olarak emin olamaması durumunda bile bilgisayar testi geçmiş sayılacaktır. Oyunda C’nin görevi, X ve Y bilinmeyenlerini kullanarak “X, A’dır (yani erkektir) ve Y, B’dir (yani kadındır); ya da bunun aksine “X, B’dir ve Y, A’dır” şeklinde karar vererek, A ve B’den hangisinin kadın olduğunu bulmaktır. Öte yandan, oyunda A’nın görevi, C’yi bir kadın olduğu konusunda yanıltmak; B’nin görevi ise, C’yi kendisine, yani zaten bir kadın olduğuna inandırmaktır.

Şimdi Turing, oyunda sorgulayıcının haberi olmaksızın A’nın yerine geçirilen ve sorgulayıcıyı yanıltmayı başaran bir bilgisayarı oyununa dahil eder. Bu noktada “Bilgisayarlar düşünebilir mi?” sorusunun yerine şu soruyu sorar: “Acaba A’nın yerini bir bilgisayar alırsa ne olur?” ya da “Acaba, sorgulayıcının sadece insanlardan oluşan düzenekte varacağı yanlış karar sıklığı, bir bilgisayar ve bir insandan oluşan yeni düzenekte varacağı yanlış karar sıklığı aynı mı olacak?”. Turing’e göre bilgisayar, oyunu başarıyla oynamış olduğundan testi geçmiş ve “zeki” kabul edilmiş sayılacaktır.

Turing Testi genel olarak bir bilgisayarın bir insanı kandırması prensibine dayanmaktadır. Turing bilgisayarların doğal dil kullanarak, bir insan tarafından kolaylıkla ayırt edilemeyecek derecede iletişim kurabildiklerine inanır.  Turing’in ortaya koyduğu test; beynin bir makine, makinelerin ise beyin oldukları varsayımına dayanmaz. Bununla beraber Taklit Oyunu, bilgisayarların herhangi bir oyun daha öğrenip öğrenmediği ile de ilgili değildir. Burada test edilen şey, olası bilgisayar etkinlikleri ile bilinen anlamda düşünme kavramı arasında bir bağ olup olmadığıdır.

Düşünmek; bilme, imgeleme, değerlendirme ve karar verme gibi bilişsel bir süreci kapsar ve ortalama bir bilgisayar bunların tümünü gerçekleştirebilmektedir. O halde Turing için “düşünme” kavramının kullanım ve çağrışımları hem insan hem de bilgisayarlar için eşit şekilde geçerlidir. Nitekim bu oyun, bilgisayarların düşünebildiği hipotezini onaylamak için güçlü kanıtlar sunmak anlamında önemlidir. Sonuç olarak testten geçen bilgisayarların yetişkin bir insanın aklını taklit etmesini, bir çocuğun aklının eğitilerek yetişkin akıl biçimini kazanmasıyla karşılaştıran matematikçi, bu kıyaslamada çocuğun beynini çok az mekanizma ve bir sürü boş sayfa ile nitelediği mağazadan yeni alınmış bir laptopa benzetir. Şüphesiz, bu testte başarılı olmakla bilgisayarın “zeki” olduklarının kanıtlandığına inanan Turing, bununla onların bilinçli de olduklarının kanıtlandığına dair bir yargıda bulunmamıştır. Yine de Turing’e göre düşünme ile bilinç arasında bir tür ilişki olduğu söylenebilir.

Turing Testini Geçen Makineler İçin: Çin Odası Düşünce Deneyi


Turing Testini geçen bilgisayar için, “Ama o, gerçekten düşünmüyor; düşünme için bir Turing testini geçmekten daha fazla şey gereklidir” diye düşünen Kaliforniya Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan John Searle, Çin Odası Düşünce Deneyini geliştirmiştir. Turing’in düşüncesine karşı çıkan Searle,  zeka sahibi olmanın sadece bilinçli olan varlıklarla sınırlı olduğunu savunur. Searle’ün ilk kez 1980 yılında yazdığı “Akıllar, Beyinler ve Programlar” adlı yazısında dile getirdiği ve sonrasındaki çalışmalarında da hep kullandığı bu argüman, ne kadar karmaşık olursa olsun, bilgisayarların anlamaktan yoksun olduklarını, dolayısıyla asla düşünemediklerini kanıtlama girişimidir.

Çin Odası Deneyi, İngilizceden başka dil bilmeyen bir kişinin tek başına bir odaya kapatılmış olduğu varsayımıyla başlar. Bu kişinin eline, üzerinde Çince semboller olan bir dizi kart ve Çince bir dizi karaktere hangi karakterlerle cevap oluşturulacağı yazan bir İngilizce kurallar kitabı verilmiştir. Varsayım şöyle devam eder: Odadaki kişi, kapı altından içeri atılan ve üzerinde Çince sorular yazan bir kâğıdı alıp, üzerinde bu soruların Çince yanıtları olan bir başka kâğıdı kapı altından dışarı atar. Sorulara verilen yanıtlar, ana dili Çince olan birinin ayırt edemeyeceği kadar kusursuzdur.

Şimdi bu deneyde anlaşılması gereken en önemli nokta, odadaki kişinin, bu yazıların içeriğini hiçbir şekilde anlamamış olmasıdır. Kartlardaki sembollerin tanınması, tamamen biçimleriyle sınırlı olup, kart dizileri arasındaki bağdaştırma da kurallar kitabı yardımıyla sağlanmıştır. Dolayısıyla odadaki kişi, ne olup bittiğini bilmeden, sadece verilen kuralları izleyerek kendisinden istenen hiçbir şey anlamadığı sembolleri görsel olarak eşleştirmiş ve bunu soruların anlamını ve cevabını bilmeden yapmıştır.

Searle, bu deney ile bir sistemin insanın bazı özelliklerini mükemmel şekilde taklit edecek şekilde bir program geliştirebileceğini gösterdiğini düşünür. Ona göre, odanın dışındakiler için odadakinin mükemmel Çince biliyor görünmesi ile Turing Testini geçen bilgisayarın sorgulayıcıyı “yanıltabilmiş” görünmesi aynıdır. Çince yazılı bu “bir dizi biçimsel sembolün diğer bir dizi biçimsel sembolle bağdaştırması” istenen kişinin, Searle'e göre Turing Testini geçen bilgisayar olduğu varsayılmaktadır.

Bu bağlamda odadan içeriye gönderilen kartlar “sorular” olarak, odadan dışarı gönderilen kartlar ise “soruların yanıtları” olarak kabul edilen sembollerdir. Searle’e göre, Genel Yapay Zekâ sadece anlamları olmayan simgelere ve sözdizimine sahiptir; o halde akılsal içerikleri yoktur, gerçekten zeki değildir ve gerçekten düşünmüyordur.

Farz edelim ki der, odaya gönderilen notta “En sevdiğiniz renk nedir?” diye soruluyordur. Şimdi odadaki kişi hem kendisine gelen hem de kurallar yardımıyla odadan dışarıya yollayacağı notta yazılı olan hiçbir şeyi anlamaksızın, “Mavi renk benim favorimdir, ancak yeşili de çok severim” derse, Çinceyi anlamış kabul edilecek ve Turing Testini geçmiş sayılacaktır. Ancak sembollere anlam yüklenmeden bir dilin öğrenilmesinin imkânsız olacağına inanan Searle’e göre, bilgisayarlar kendi başlarına algılama, anlama, kavrama ve düşünme gibi özelliklerden yoksun olduklarından, Çinceyi ve bunun gibi öteki bilişsel formların hiçbirini anlayamayacaklardır.

Çin Odası Düşünce Deneyi Neyi Kanıtlar?

Searle bilgisayarların zeki işler yaptıklarını tamamen reddetmez. Onun tartışmasının merkezine aldığı Genel Yapay Zekâ, bir bilgisayar programının akıl da üretebileceğini ileri süren, özellikle Turing makinelerinin savunduğu yaklaşımdır.  Searle,  Genel Yapay Zekânın tıpkı bir insan gibi düşünebileceği yaklaşımlarını, asıl olarak zihinle ilgili bilinç ve niyetlilik gibi önemli şeyleri dışarıda bıraktığı için reddeder.

Searle’e göre insan beyni ile ilgili olarak mühim olan, beynin formel bir yapıya sahip olması değildir; nitekim öyle bir biçimsel yapıyı herhangi bir şeye koyabilirsiniz. Asıl önemli olan şey, özel bir biyokimyadır. Beyin, kendine özgü biyokimyası ile belirli duygu ve düşüncelere neden olur. Öyleyse, zihinlerin içsel zihinsel içeriklerinin varlığını kanıtlayamadığından, programlar tek başına zihni oluşturamaz ve ne kadar geliştirilirse geliştirilsin asla gerçek bir insan gibi düşünemez.


Kaynakça
  1. Keller, A. Artificial, But Not Intelligent: A Critical Analysis of AI and AGI. Against Professional Philosophy, 5.
  2. Copeland, B. J. (2000). The turing test. Minds and Machines, 10(4), 519-539.
  3. Zhao, L., Zhang, L., Wu, Z., Chen, Y., Dai, H., Yu, X., ... & Liu, T. (2023). When brain-inspired ai meets agi. Meta-Radiology, 100005.
  4. Dore, F. (2012). Güçlü yapay zekaya karşı çin odası argümanı.
  5. Aydoğdu, E. (2023). Çin Odası Düşünce Deneyinin Yapay Zeka Açısından Önemi. ENTIS-Sosyal Bilimler Dergisi, 1(1), 4-11.
  6. DORE, F. (2012). GÜÇLÜ YAPAY ZEKAYA KARŞI ÇİN ODASI ARGÜMANI. Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences, 14(1).
  7. MEKANİZMASI, T. T. N. (2018). Turing Testi Işığında Düşüncenin Multidisipliner İncelemesi III Multidisciplinary Approach to Thought Through the Turing Test III.
  8. Fatma, D. O. R. E. (2012). GÜÇLÜ YAPAY ZEKAYA KARŞI ÇİN ODASI ARGÜMANI. Sosyal Bilimler Dergisi, 14(1).

Benzer Makaleler
Nanosensörler Kalp Krizini Tespit Edebilir Mi?
Gramofonlar Nasıl Çalışır?
Elektronik Atık Sorunu Çözülebilir Mi?
Arkeolojik Bulguların Yaşı Nasıl Hesaplanıyor?
Tuz Tanesi Boyutunda Fotoğraflar Çeken Kamera
Kan Vermeden Değerlerinizi Ölçmenin Bir Yolu Olsa Nasıl Olurdu?
Web Siteleri Temalarıyla Kullanıcılarını Manipüle Mi Ediyor?
Bilgisayarlar da Bilgisayarlardan Oluşur
Kişisel Veri Gizliliği Nedir ve Neden Önemlidir?
ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER