Artan küresel seyahat, artan dünya nüfusu ve yükselen sıcaklıklar, sivrisinekler, keneler ve pireler tarafından yayılan hastalığa neden olan yeni patojenlerin ortaya çıkmasını ve bulaşmasını artırmaktadır. Ayrıca hepimiz en az bir yaz gecesinde uykumuzu kaçıran bir sivrisinek vızıltısı duymuşuzdur. Bu vızıltı ertesi gün kolumuzda, bacağımızda birçok ısırığın ve bunların sebep olacağı kaşıntının habercisidir. Bizden emdikleri kanlar sayesinde çoğalabilen bu canlılar, nasıl oluyor da bizim kokumuzu alıp ısırabiliyor? Bunu önlemek mümkün mü?
İnsan başta olmak üzere birçok canlı farklı kokuları burnunda bulunan olfaktif hücreler aracılığı ile alır ve ayırt eder. Bu hücreler her bir kokuya özeldir ve farklı sinir yollarıyla beyne iletilip kaydedilir. Koku parçacıkları tarafından uyarılan özel moleküller olan duyu reseptörlerini barındıran bu hücreler, koku dedektörleri ve beyin habercileri olarak işlev görür. Bu, koku almanın altında yatan ilkedir: bir reseptörden bir nörona. Örneğin; fırından yeni çıkmış elmalı turtanın kokusu aslında farklı koku moleküllerinin oluşturduğu kimyasal bir koddur. Belirgin koku burnumuza gelirken, farklı koku molekülleriyle eşleşen duyu alıcılarını tetikler; karşılık gelen nöronlar daha sonra koku ampulü (veya böceklerde anten lobu) adı verilen bir beyin bölgesi ile iletişim kurar ve burada koku kodunu haritalar.
Sivrisinekler için de böyle bir koku mekanizması olduğu fakat kokuyu burun yerine antenlerinde bulunan reseptörler tarafından alınıp beyne iletildiği düşünülüyordu. Ta ki son çalışmalara kadar. Yapılan son çalışmada dişi sivrisineklerin (Aedes aegypti) antenlerinde bulunan ve insan kokusunu algılayan reseptör, CRISPR (gen düzenleme) yöntemi ile etkisiz hale getirildi. Çalışmaya katılan bütün bilim insanları bu şekilde sivrisineklerle bulaşan sıtma, Zika gibi hastalıkların yayılmasını durdurabileceklerini düşünüyorlardı. Fakat antenlerinde bulunan ve insan kokusunu algılayan reseptörlerin silindiği sivrisineklerin insan kokusu koklatıldığında hala nöronlarının bu kokuyu tanıdığı ve algıladığı tespit edildi. Bu beklenmedik sonuç sivrisineklerde bir kokuyu algılayan birden fazla olfaktif nöron olduğunu gösterdi.
Sivrisinekler, her zaman insan kokusu alabilmelerini sağlayan nöronal güvenlik sistemlerine sahiptir.
Çalışma bulgularına göre, Aedes aegypti sivrisineklerinin koku alma sistemi, gen eş ifadesi adı verilen bir süreç olan bir nöron içinde yer alan çoklu duyu reseptörleri ile çok farklı bir şekilde organize edilmiştir. Bu benzersiz şekilde uzmanlaşmış koku alma sistemi, sivrisineklerin insanları ısırmak için koklamakta neden bu kadar iyi olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir.
Geçmişte yapılan araştırmalar, sivrisineklerdeki -insanları avlamak için kullandıkları önemli bir kimyasal ipucu olan- karbondioksitin kodunu çözmek için kullanılan alıcıların tamamının ortadan kaldırılmasının bile sivrisineklerin insanları bulmasına engel olmadığını göstermiştir. Çünkü; antenlerinden insan kokusu alıcıları çıkarılmış sivrisinekler, hala insanların kokusunu alabilir, bu da koku alma sistemlerinin yalnızca antenlerindeki alıcılardan kaynaklanmadığını, sivrisineklerin insan kanı avı için daha fazla yeteneğe sahip olduğunu gösterir.
Bu sonuçlar ışığında sivrisineklerin kokumuzu fark etmesinin engellenmesi yakın zamanda pek mümkün görünmüyor. Dünyanın bazı bölgelerinde ölümle sonuçlanabilen hastalıklara sebep olan bu canlılardan korunmak için yeni yollar arasak iyi olacağa benziyor.