Halk arasında şekersiz şeker hastalığı ya da yalancı diyabet olarak bilinen “Diabetes Insipidus” aşırı susama (polidipsi), sık idrara çıkma (poliüri) ve geceleri sıklıkla idrara kalkma (noktüri) gibi tipik belirtiler göstermektedir. Benzer belirtileri olması sebebiyle şekersiz şeker hastalığı, genel olarak bilinen şeker hastalığı ile karıştırılmaktadır. Ancak bu iki hastalık arasındaki fark, şekersiz şeker hastalığının kandaki veya idrardaki glikoz (şeker) ile ilişkili olmamasıdır.
Şekersiz şeker hastalığı, nadir görülen bir hastalık olarak bilinmekte ve erken yaşlarda daha sık ortaya çıktığı görülmektedir. Bu sebeple, çocuklarda hastalığın belirtilerine özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir.
Bu nadir hastalık, böbreklerde suyun emilimini ve atılımını kontrol eden hormon olan antidiüretik (vazopressin, ADH) hormonunun algılanamaması ve fazla veya eksik üretilmesi sonucunda meydana gelmektedir. Yazının ilerleyen noktalarında belirttiğim gibi şekersiz şeker hastalığının dört farklı hali vardır. Gelin bu belirtileri beraber inceleyelim.
En yaygın görülen ve “Santral Diabetes Insipidus (SDI)” olarak adlandırılan tipinde, beyindeki hipofiz bezinden salgılanan ve suyun böbreklerde tutulmasında görev alan antidiüretik hormonda (ADH) eksiklik varsa şekersiz şeker hastalığı görülmektedir. Bu tip hastalıkta, idrarda atılan su miktarını sınırlayarak; yani antidiüretik etki yaparak kontrol sağlayan ilaçların yardımıyla tedavi sağlanabilmektedir.
İkinci tip şekersiz şeker hastalığı “Nefrojenik Diabetes Insipidus (NDI)” olarak adlandırılmaktadır. Bu tipte hastalık, böbreklerden kaynaklı olmaktadır. ADH hormonu hipofiz bezinde üretilir fakat böbrekte etki gösteremez. Genellikle, böbreklerdeki suyun atılmasına veya yeniden emilmesine sebebiyet veren yapılar olan böbrek tübüllerinde, bir kusur gerçekleştiğinde bu tip hastalık ortaya çıkmaktadır. Hastalığın bu versiyonu için kesin tedavi yöntemi bulunmamaktadır.
Üçüncü tip şekersiz şeker hastalığı “Dipsojenik Diabetes Insipidus (DDI)” hastalığıdır. Bu tip hastalıkta, aşırı dereceye varan su tüketimi nedeniyle hipotalamustaki susuzluk düzenleyici mekanizma zarar görmekte ve ADH salgılanması baskılanmaktadır.
Dördüncü tip şekersiz şeker hastalığı ise sadece gebelerde görülmekte ve Gestasyonel Diabetes Insipidus (GDI)” olarak adlandırılmaktadır. Genellikle gebeliğin son üç ayında ortaya çıkmaktadır. Bu tipte, plasentada üretilen bir enzim ADH hormonunun parçalanmasına neden olarak geçici şekersiz şeker hastalığına sebep olmaktadır. Büyük oranda hamileliğin sona ermesiyle şekersiz şeker hastalığı da iyileşmektedir.
Şekersiz şeker hastalığı, hastada hiçbir sorun olmamasına rağmen çok sık su içme dolayısıyla çok sık idrara çıkma belirtileri olan “Psikojenik Polidipsi” adı verilen hastalıkla bazen karıştırılabilmektedir. Bu hastalık ise çok su içmekten kaynaklanır ve psikolojik temellidir. Hipofiz hormonu kaynaklı şekersiz şeker hastaları geceleri çok idrara çıkarken, psikojenik olanlar geceleri idrara çıkmamaktadır.
Şekersiz şeker hastalığında aşırı susama ve sık idrara çıkma gibi yaygın belirtileri dışında elektrolit kaybı ile ilişkili; sodyum ve potasyum kaybı, kilo verme ve iştahsızlık gibi belirtiler sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Ayrıca; ağız kuruluğu, tansiyon düşüklüğü, baş dönmesi, cilt kuruluğu, yorgunluk, halsizlik, mide bulantısı, bilinç bulanıklığı ve unutkanlık gibi başka belirtiler de bu hastalıkta görülmektedir.
Sağlıklı bir erişkin günde ortalama 1,5-2 litre civarında idrar üretmektedir. Erişkinlerde idrar miktarı 3 litrenin üzerindeyse şekersiz şekerden şüphelenilmektedir. Bu yüzden, şekersiz şeker tanısı için 24 saat boyunca oluşan idrar miktarına ve idrarın seyreltik veya konsantre olup olmadığına bakılmaktadır. Kan ve idrar testlerine bakılıp şekersiz şeker hastalığından şüphelendikten sonra ikinci aşamada hastaya susuzluk testi uygulanmaktadır. Bu test hastaların su almasa da idrar çıkarmaya devam etmesini içerir ve sonuçta vücutta sıvı kaybına yol açmakta ve tansiyon düşüklüğüne sebebiyet vermektedir.
Bu belirtiler yaşandığı takdirde ise tedavi için öncelik olarak sıvı kaybını, sık idrara çıkmayı engellemek ve su ile elektrolit seviyelerini düzeltmek amaçlanmaktadır. Bunun için ADH hormonu vücuda tabletler ya da ilaçlar yardımıyla verilir. Ayrıca, “Desmopressin'' adı verilen idrarda atılan su miktarını sınırlayarak, yani antidiüretik etki yaparak vücutta kontrol sağlamaktadır.