İnsanlığın en büyük kâbusu Cüzzam hala devam ediyor.
Bu hastalığı milâttan önce 300’lü yıllarda Büyük İskender’in doktorları tanımlamaya çalışmıştı. Aradan geçen yaklaşık 2300 yıla rağmen Cüzzam için hala tam bir çözüm bulunamadı.
1985 yılından beri dünyada 16 milyon kişi cüzzam tedavisi gördü ve 2016 yılında 214 bin kişi bu hastalığa yakalandı. Etkisi eskisi kadar olmasa da cüzzam hala aramızda dolaşan bir hayalet.
Cüzzam, konuşmayı boğuk bir fısıltıya dönüştürüyor, bakışları sabitleştiriyor ve yürüyüşü, "basamağa adımını atan" birinin yürüyüşü haline getiriyor. Hansen basilinin sebep olduğu Cüzzam, sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen bulaşıcı bir hastalık.
Ortaçağ Avrupa’sında cüzzama yakalanan birisi kiliseye gidemiyor, çocuklara dokunamıyor, kuyulardan su içemiyor, eşi onu istemezse boşanıyor ve cüzzamlı eşyaları olmadan seyahat edemiyordu. Hijyene dikkat etmemek ve kötü beslenme hastalığın sebebi olarak görülüyordu.
Hastalık Avrupa’da hastanelerin kurulmasını sağladı. 13. yüzyıla gelindiğinde, İngiltere’de 600, Fransa'da 2.000 cüzzamlı evi vardı. 13. yüzyıldaki salgının doruğunda, Avrupa kentlerinde 19.000 cüzzamlı evi kuruldu.
Anadolu Selçukluları Sivas, Tokat, Konya gibi merkezlerde de cüzzamhâneler kurmuştur. Osmanlı’da II. Murad ve Yavuz Sultan Selim tarafından cüzzamhaneler yaptırılmıştır.
Cüzzamın bir hastalık olduğu fikri 1403 yılında Venedik’te cüzzam evlerinin yapıldığı döneme rastlar. Norveçli hekim Hansen'in 1874 yılında mycobacterium leprae basilini cüzzamla ilişkilendirmesine rağmen bu illetin nasıl yayıldığı hala bilinmiyor.