Yıllardır işleyişini ve organlarla olan iletişimini anlamaya çalıştığımız beynimizin içimizden geçirdiklerimizi emir olarak algıladığını biliyor muydunuz? İçtiğimiz bir ağrı kesicinin ağrılarımızı kısa sürede dindirmesinin veya yediğimiz bir çikolatanın bizi mutlu etmesinin tek sebebi etken maddeleri olmayabilir. Bu durumda beynimizin onların işe yaracağına olan inancı ve beklentisi yani plasebo etkisinin de büyük rolü vardır. Tabii ki beynimizde hep iyi düşünceler hakim olamıyor ve bazen kötüyü çağırabiliyoruz. Böylece de plasebonun zıttı olan nosebo etkisinin altında kalıyoruz.
Nosebo etkisi beynimizin ona ilettiğimiz olumsuz beklentilerimizi gerçekleştirmek için elinden geleni yapması ve bu durumun da bizi sadece psikolojik değil fiziksel olarak da etkileyebilmesidir. Latince karşılığı “zarar verebilirim” olan nosebo terimi 1961 yılında Walter Kennedy sayesinde hayatımıza girmiştir.
Nosebo terimini somutlaştırmak için birkaç örnek verebiliriz. Örneğin başınız ağrıdığı için doktora gittiniz ve size yan etkileri arasında bulantı olmayan ilacı yazdı fakat ilacın bulantı yapabileceğini söyledi. Farkında olmadan beyniniz bu bilgiyi bir beklenti olarak algılar ve bu da ilacın başınızın ağrısını geçirirken bulantı yapmasına da sebep olabilir. Nosebo etkisini görmek için yapılan bir çalışmada laktoz intoleransı olan hastalara laktoz verildiği söylenirken aslında glikoz verilir ve bu hastalarda vücutlarına laktoz girmemesine rağmen sanki laktoz almışlar gibi laktoz kullanımında ortaya çıkan tüm bulgular ortaya çıkar. Bu sonuç da beklentinin beynin işleyişini ve vücut ile ilişkisini ne denli değiştirdiğine dair bir örnek teşkil ediyor. Ayrıca sıkça damar yolu açılan yeni doğanlarda vücutları sadece alkolle silindiğinde de ağlama görüldüğü gözlemlenmiştir. Bu da tekrarlanan olayların ve yaşanmışlıkların da nosebo etkisine sebep olabileceğini göstermektedir. Günümüzde de gluten hassasiyetinin bu denli artmasında nosebo etkisinin gücü düşünülmektedir.
Nosebo etkisini biyolojik olarak neyin tetiklediği halen araştırma konusu olsa da kolesistokinin olarak bilinen yağ ve proteinlerinin sindiriminde görev olan enzimin nöronlarla iletişim halinde olan kısımlarının bu etkiye aracılık ettiği anlaşılmıştır. Noseboyu ve beyni daha iyi anlamak, yapılacak araştırmalar ile mümkün olacaktır. Ama unutmayalım ki beynimiz için inandıklarımız ve beklentilerimiz yapılması zorunlu emir niteliğindedir. Bu yüzden en basit ağrı kesiciyi içerken bile ne düşündüğümüzü ve neye inandığımızı sorgulayarak beynimizi olumlu etkilemeye çalışalım.