Konya Bilim Merkezi BilimUp

Kayıp Şehir Atlantis Bir Efsane mi Yoksa Gerçek Mi?

Nazlı Ecem Görü
6 dk
611

Atlantis, uzun yıllar boyunca hayalperestleri büyüleyen, dünya barışını sağlayabilecek ideal bir toplum olarak gösterilen "kayıp" bir ada fikridir. Atlantis, günümüzde hala yüzlerce kitaba, dergiye, filme ve diziye konu olmakta ve insanların merakını cezbetmeye devam etmektedir. Peki gerçekten Atlantis daha önce var olmuş mudur yoksa sadece bir masaldan mı ibarettir?

Atlantis'in Kökeni Nereden Geliyor?

Kökenleri zamanla kaybolan pek çok efsanenin aksine, Atlantis'in hikayesinin ilk kez ne zaman ve nerede ortaya çıktığı tam olarak bilinmektedir. Hikâye ilk olarak Platon'un MÖ 360 yılları civarında yazdığı "Timaeus" ve "Critias" adlı iki diyalog eserinde anlatılmıştır.

"Timaeus", evrenin yaratılışı ve yapısı üzerine odaklanır, Demiurgos adlı ilahi bir zanaatkarın evreni akıl ve düzenle şekillendirdiğini anlatır. Dört elementin (toprak, su, hava, ateş) evrenin temel yapı taşları olduğunu ve insan ruhunun ölümsüz olduğunu vurgular. "Critias" ise Atlantis efsanesine odaklanır; Atlantis'in Poseidon tarafından kurulan, başlangıçta erdemli fakat zamanla ahlaki yozlaşma nedeniyle tanrılar tarafından yok edilen bir uygarlık olduğunu anlatır. Bu eserler, Platon'un kozmoloji, ahlak ve ideal toplum hakkındaki görüşlerini yansıtır.

Günümüzde Atlantis barışçıl bir toplum olarak bilinmektedir ancak Platon’un anlattıklarına bakıldığında durum öyle gözükmemektedir. Arkeoloji profesörü Ken Feder, "Şüpheli Arkeoloji Ansiklopedisi" adlı kitabında, Platon'un yazdıkları hakkında şu açıklamaları yapmıştır: "Atlantis, hiçbir şekilde onurlandırılacak ya da örnek alınacak bir yer değil. Atlantis mükemmel bir toplum değil... Tam tersine, Atlantis, zenginliği, gelişmişliği ve gücü yüzünden yozlaşmış, maddi açıdan zengin, teknolojik açıdan gelişmiş ve askerî açıdan güçlü bir ulusun vücut bulmuş hali."


Platon'un Atlantis Hakkında Yazdıkları

Platon'un "Timaeus" adlı eserinde, Atlantis'e dair bazı detaylara yer verilmiştir. Platon'a göre, Atlantis büyük bir adada veya bir kıtada, Herkül Sütunları olarak bilinen bir yerde bulunmaktadır. Aynı zamanda Atlantis o dönemde hâkimiyetini sürdüren büyük bir krallığın merkezidir. Tanrılar ve insanlar arasında adil bir anlaşma yapılırken, Atlantis'te yaşayan insanlar, ada halkının tanrılarla olan ilişkilerini de içeren ilginç bir medeniyete sahiptir.

İşte eserde Atlantis’in konumu hakkında yazılanlar;

“İlk olarak şunu unutmamalıyız ki Herkül sütunlarının içindeki halk ile sütunların dışındaki insanlar arasında patlak veren bir savaşın kaydedilmesinden bu yana kabaca söylemek gerekirse yaklaşık 9000 yıl geçti. Bu savaşı şu an anlatmam gerekiyor. Şimdi bu Atina şehrinin halklarının hükümdarı olduğunu ve savaş boyunca savaştığını söylediler. Onlar da Atlantis adasının krallarının diğer halkların hükümdarları olduğunu söylediler. Bu ada, daha önce belirttiğimiz gibi, bir zamanlar hem Libya hem de Asya'nın birleşiminden daha büyüktü. Fakat şimdi Atlantis depremler sebebiyle Büyük Okyanusun için hapsoldu ve Yunan sularından Büyük Okyanusa yelken açacak denizcilerin geçişini engelleyen büyük bir çamur denizi oluşmasına neden oldu. Bu sebeple okyanus artık gemi geçişleri için elverişli değildir.”

Daha sonra bu metin Atlantis'in uzun ve ayrıntılı bir açıklaması ile devam etmektedir. Ada dağlıktır ve denize düz bir şekilde uzanmaktadır. Ada, denizler ve depremler tanrısı Poseidon'un halkını korumak için meydana getirdiği, deniz ve kara halkalarıyla çevrili merkezi bir tepeye sahip olan verimli ovalara sahiptir. Atlantis ülkesi ağaçlar, madenler ve bol miktarda yiyecekler üretmiştir ve filler gibi büyük canlıları da içeren birçok tür buraya yerleştirilmiştir.

Atlantis halkı güzel bir yaşam sürmüş, hayvanları evcilleştirmiş, limanlar, güzel tapınaklar ve şehirler, adanın etrafında bulunan deniz halkalarını birleştirmek için duvarlar, kapıları olan köprüler ve kanallar inşa etmişlerdir. Bu yapılar daha sonradan bronz ve kalayla süslenmiştir. Şehrin merkezinde Poseidon için yapılmış tamamen gümüşle kaplı ve fildişi çatısı olan bir tapınak vardır. Bu yapının tamamı sonradan saf altın bir duvarla çevrelenmiş ve altın heykellerle süslenmiştir. Şehrin sıcak ve soğuk su çeşmeleri, hamamları, spor tesisleri, at yarışı pistleri ve devasa bir savaş gemisi filosu vardır. Nüfusu çok geniştir ve ordusu 10.000 savaş arabasından oluşan bir kuvvet alabilecek kadar büyüktür. Kısaca Atlantis'teki bu ırk şimdiye kadar görülen en kalabalık, teknolojik olarak gelişmiş, aynı zamanda güçlü ve bolluk içinde yaşayan bir ırktır. Ancak çöküşleri de aynı şekilde hızlı ve ani olmuştur:

“Oysa içten içe mal ve güç arzusu gözlerini kör etmişti. Ama tanrıların tanrısı Zeus, yasalara göre kral olarak hüküm sürdüğü için bu durumu açıkça görebiliyordu. Bu nedenle berbat halde olan bu soylu ırkı gözlemledi ve onları cezalandırmak için ve azaplarının bir sonucu olarak onları daha dikkatli ve uyumlu hale getirmeye karar verdi.”

Kayıp Şehir Atlantis hakkında zannedilenin aksine çok fazla kaynak yoktur. Hatta Atlantis hakkında yazan ve onun varlığını, şehrin düzenini ve içerde olanları bu kadar ayrıntılı bildiren tek kişi Platon’dur. Daha önce Platon’dan başka hiç kimse Atlantis’in varlığından bahsetmemiştir. Şehrin daha önce var olduğuna dair Platon’un eserlerinde yazdıkları dışında soyut ve somut bir kanıt da yoktur. Atlantis'in bir efsane olduğunun en somut işareti, geçtiğimiz on yıllarda oşinografi ve okyanus tabanı haritalama alanındaki ilerlemelere rağmen hiçbir izinin bulunamamasıdır.


Atlantis'in Sonuna Benzer Bir Son Daha Yaşandı

Atlantis'in gerçek olduğuna inanan çok az bilim insanı vardır. 1985 yılında Titanik'in enkazını keşfeden okyanus kâşifi Robert Ballard, şimdiye kadar Nobel ödülü almış hiçbir bilim insanının Atlantis’in gerçek olduğunu söylemediğini belirtmiştir.

Buna rağmen Ballard, Atlantis efsanesinin mantıklı ve mantıksız yanlarının olduğunu da söylemektedir. Çünkü tarih boyunca felaket olarak sayılabilecek seller ve volkanik patlamalar meydana gelmiştir. Bu felaketlere, Atlantis'in yok oluşu hikayesiyle bazı benzerlikler taşıyan bir olay da dahildir. Yaklaşık 3.600 yıl önce, büyük bir volkanik patlama, Ege Denizi'nde, Yunanistan yakınındaki Santorini adasını harabeye çevirmiştir. O zamanlar Santorini'de son derece gelişmiş bir toplum olan Minoslular yaşamaktadır. Minos uygarlığı volkanik patlamayla beraber aniden ortadan kaybolmuştur. Ancak Ballard, Santorini'nin Atlantis olduğunu düşünmemektedir çünkü o adadaki patlamanın gerçekleştiği zaman, Platon'un Atlantis'in yok edildiğini söylediği zamanla örtüşmemektedir.

Benzer Makaleler
Eğik Pisa Kulesi Nasıl İnşa Edildi?
Tarhana Mucizesi
Türkiye'deki Önemli Sarnıçlar
Nesneleri ve Alanı Düzenlemeye Yönelik Çin Sanatı: Feng Shui
Haberleşmenin En Gizli Hali Steganografi Nedir?
Dünyanın En Görkemli Sarayları
Sahici Olana Nasıl Yakınlaşacağız?
Rüyaların Dünyasına Yolculuk
Öncü Gezgin: Marco Polo
Eskimolar İglolarını Nasıl Isıtır?
ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER