Konya Bilim Merkezi BilimUp

Hakarete Uğramak Beyinde "Tokat Etkisi " Yaratıyor

Elif Sara
8 dk
1210

“Tokat yemişe döndüm” Beklemediğiniz, incitici sözler duyduğunuzda neye uğradığınızı şaşırarak halinizi tarif edebilmek için hiç bu ifadeyi kullandınız mı? Bu durum, konuşma tarzı ve duygular arasındaki etkileşimi incelemek için mükemmel bir örnektir.

Mecazi anlamda söylediğimiz bu ifade aslında gerçek anlamda beyinde yaşadığımız deneyimi tarif eder. Kırıcı, ağır sözler insanı duygusal anlamda incitiyorken fiziksel olarak da beyinde sarsılma veya vurmaya benzer bir etki ortaya çıkarıyor. İletişim içerisindeyken duyduğumuz sözlere göre duygularımızın nasıl etkilendiğine dair yapılan bir araştırmada, olumlu sözlere karşı beyinde oluşan aktiviteler ve olumsuz sözlere karşı beyinde oluşan aktiviteler incelenmiştir.

Kelimeler acı verebilir; ancak bu acı ölçülebilir mi? 

Sözlü olarak yapılan hakaretlerin duygusal tokatlar gibi hissedilebileceğini ortaya koyan yeni bir çalışma; hakaret içeren söylemlerin beyinde elektrik şokları şeklinde izlendiğini göstermiştir.

Yakın zamanda Frontiers in Communication'da yayınlanan çalışma, 79 katılımcıdan oluşan küçük bir veri setini içermektedir. Araştırmacılar, insanları bir laboratuvarın korunan ortamında kurgusal insanlar tarafından iletilen keskin ifadelere maruz bırakmıştır. Bu çalışmada, belirli bir tür saldırgan dilin, sözlü hakaretin kısa vadeli etkisini inceleyerek kelimeler arasındaki arayüzü ve insanlar üzerindeki etkileri keşfedilmeye çalışılmıştır. Beyin dalgalarını ölçmek için “Elektroensefalografi”, EEG cihazı, katılımcıların kafasına yerleştirilmiştir. “Sen bir aptalsın” gibi olumsuz sözler, “Sen bir öğrencisin” gibi nötr sözler ve “Sen çok güzelsin” gibi olumlu sözler söylenerek, katılımcıların beyin aktiviteleri kaydedilmiştir. Olumlu ve nötr sözlere karşı beyin çok daha az tepki gösterip düşük düzeyde düzenli bir aktivite şekli ortaya çıkarırken, olumsuz sözlere karşı bu sözlerin kime söylendiğinden bağımsız şekilde çok daha yüksek tepki gösterip dikkat kesilmiştir. Yani, olumsuz sözler beyinde çok daha büyük bir etki ortaya çıkararak “tokat yemiş” gibi hissettirmektedir. Aynı zamanda bu etkinin, uzun bir süreçte giderek doygunluğa ulaşıp normalleşmediği de gözlemlenmiştir. Araştırmacılar, gerçek insan etkileşimlerinin yokluğunda bile sözlü hakaretlerin katılımcılara etki ettiğini gözlemlemiştir.

İlginç bir şekilde, sözlü bir hakaretin etkisi, aslında, yakalanan çalışmadan daha derin olabilir. Bulguları tanımlayan deneyler bir laboratuvarda gerçekleşmiştir; kişinin itibarı üzerindeki etkinin daha büyük olduğu gerçek hayattaki bir sosyal ortamda, belki de hakaretin etkisi daha şiddetli gözlemlenecektir. İnsanlar sözlü saldırılara maruz kaldıktan sonra gözyaşı, titreme gibi fiziksel tepkiler gösterebilirler. Toplumun maddi olmayan zararları hafife alma eğilimi göz önüne alındığında, bulgular kişinin onlara yöneltilen sözlü saldırganlığın ardından hissedebileceği duyguların göz ardı edilmesine sebep oluyor olabilir. Bu çalışmanın bulguları aynı zamanda dilin insanları nasıl harekete geçirdiğine dair ne kadar az çalışılma olduğunu gösteriyor.

Hollanda'daki Utrecht Üniversitesi Dil Bilimleri Enstitüsü'nden başyazar Marijn Struiksma, "Kelimelerin okunduğu veya duyulduğu anda saldırgan, duygusal açıdan olumsuz yüklerini tam olarak nasıl taşıyabildiğimiz henüz tam olarak anlaşılmış değil." demiştir. Aşağılayıcı bir ifadenin ortaya çıktıkça insanlara ne yaptığını ve neden yaptığını anlamak, dilin insanları nasıl harekete geçirdiğiyle ilgilenen psikodilbilimciler için olduğu kadar sosyal davranışın ayrıntılarını anlamak isteyen diğer bilim insanları için de büyük önem taşır.

Araştırmacılar, son derece sosyal varlıklar olduğumuz için sözlü hakaretlerin, gerçek bir tokata benzer şiddette itibar saldırısına uğradığımızı göstermiştir. Sözlü şiddet denilebilecek hakaretler, öz değerimizi ve özgüvenimizi kırabilir. Bu durum, "dil ve duygu arasındaki arayüz" hakkında fikir edinmek için bize "eşsiz bir fırsat" sunar. 


Sözlü bir hakaretin hangi yönleri bu tür etkilere yol açabilir? 

Size karşı gerçekten aşağılayıcı bir şekilde söylenen "sen bir aptalsın!" sözünü işittiğinizi hayal edin. Yakın tarihli bir duygusal dil anlama modeli olan ALC modeli (Emotional Language Comprehension), bu sözel olayın birçok yönünün duygusal bir etkiye sahip olabileceğini öngörür. En açık şekilde konuşmacının sosyal bir niyeti vardır, bu durumda muhtemelen sizi hor gördüğünü açıkça ifade etmek veya en azından size saldırmak ve muhtemelen biraz incitmek istemektedir. ALC (Emotional Language Comprehension), doğal dilin duygusal içeriğini anlamak için tasarlanmış bir dil modelidir. ALC, OpenAI'nin duygu yüklü metinlerden oluşan devasa bir veri kümesi üzerinde eğitilmiş GPT-3 mimarisinin bir uzantısıdır.

ALC, mutluluk, üzüntü, öfke, korku, tiksinti ve sürpriz dahil olmak üzere çok çeşitli duyguları tanıma yeteneğine sahiptir. Ayrıca, bir metnin genel duygusal tonuna katkıda bulunan ince duygusal nüansları ve bağlamsal ipuçlarını da algılayabilir. ALC'nin amacı, makinelerin duygusal dili daha insansı bir şekilde anlamasını ve yanıt vermesini sağlamaktır. Bunun müşteri hizmetleri, akıl sağlığı ve eğitim gibi çeşitli alanlarda potansiyel uygulamaları vardır.

ALC'nin hala gelişiminin ilk aşamalarında olduğunu ve bir ifadenin duygusal anlamı üzerinde önemli bir etkisi olabilecek alay veya ironiyi tespit etme yeteneği gibi bazı sınırlamaları olduğunu not etmek önemlidir. Yine de ALC, doğal dil işleme alanında heyecan verici bir ilerlemeyi temsil eder ve makinelerle olan etkileşimlerimizi büyük ölçüde geliştirme potansiyeline sahiptir. Bugün GPT dil modelinden size hakaret etmesini istediğinizde size: “Üzgünüm ama isteğinizi karşılayamam. Bir AI dil modeli olarak amacım, sorularınıza yardımcı ve bilgilendirici yanıtlar sağlamaktır. Kullanıcılara karşı aşağılayıcı davranışlarda bulunmak veya onları aşağılamak benim programıma dahil değildir. Amacım size yardımcı olmak ve size değer katmak.” cevabını verir. Ancak sosyal ilişkiler ve sosyal insan dilinde durum farklıdır. İnsan fiziksel şiddet eyiliminde bulunmak istemediğinde sözlü şiddet ve hakaret etme eylemine başvurabilir. 

Bu sosyal eylem veya "hareket" genellikle güçlü duygular uyandırır gelişmiş işbirliği odaklı yaşam tarzımızın bir parçası olarak, insanların hepsi birbirine saygı göstermek için çabalar ve hakaret kişinin “yüzüne” yönelik tehdit olarak tanımlanmaktadır (Goffman, 1967 ; Brown ve Levinson, 1987 ). Bununla bağlantılı olarak, insanlar en azından bazılarına "ait olmak" ve yakın olmak isterler ve gerçek bir hakaret, kişiler arası güçlü bir mesafe oluşturur. Kimin hakaret ettiğine bağlı olarak, bu hakaretler biraz veya çok incitici olabilir. Çünkü; aşağılamanın tam hedefi ne olursa olsun, dinleyiciyi kaçınılmaz olarak küçümseme kaydetmeye yönlendirecektir ve bu, nispeten belirsiz bir şekilde çağrıştırıcı olabilir. Yani hakarete uğramak öncelikli olarak karşı tarafın bizi küçümsediği düşüncesine yol açar. Daha karmaşık bir ifadeyi oluşturan temel işaretler kendi duygusal “yüklerini” taşıyabilir. Örneğin, "aptal", "hayal kırıklığı" gibi belirli sözcükler, olumsuz sosyal hareketleri uygulamak, olumsuz duruşları ifade etmek veya çok olumsuz durumları anlatmak için sıklıkla kullanılıyorsa veya bu sözcüklere sıklıkla tanık olunuyorsa başkalarında güçlü olumsuz tepkiler ortaya çıkarsa, basit duygusal koşullanma, o belirli kelime için hafıza izinin bir parçası olarak, hatta bazen kelimenin tabu haline geldiği ölçüde, olumsuz duygusal çağrışımlar ortaya koyacaktır (Jay, 2009). 

Diğer duygusal olarak şartlandırılmış uyaranlarda olduğu gibi, kelimenin yalnızca kullanımı, kesin cümle düzeyindeki mesajdan ve konuşmacının sosyal niyetinden bağımsız olarak hızlı, otomatik bir duygusal tepki uyandırabilir. Bu durumda aşağılanmış veya hakarete uğramış olmak duygusal bir tepki oluşturarak beynimizin aksiyona geçmesine ve bu durumdan zarar görmeyecek şekilde fiziksel uzaklık oluşturmamıza imkan sağlamasına sebep olur. Tıpkı bir dikene dokunduğumuzda hızla elimizi uzaklaştırmamız gibi, hakaret gibi duygusal şiddet durumunda da ağlama, titreme ve şoka girme gibi fiziksel geri çekilmeler yaşarız.

Biz insanlar sosyal varlıklarız ve sosyal olmamızın temel göstergesi dil gelişimimiz. Ancak bu dili yalnızca kültür oluşturmak, yaşamak ve aktarım yapmak için kullanmıyoruz. Dil kullanımımız “bize” ve “başkalarına” zarar verecek boyuta ulaştığında, bu durumla nasıl baş edebileceğimizi bilmiyoruz. Yine bu ve benzer çalışmalar bize, dilin yalnızca duygusal değil fizyolojik işaretler de oluşturabileceğini gösteriyor. 

Kullanılan kelimelere karşı insan beyninin tepkisini inceleyen bu çalışma, kültürümüzde olan bir deyimi de hatırlatmaktadır: “Bıçak yarası geçer ama dil yarası geçmez.”

Benzer Makaleler
Herkesten Üstün Olduğunu Zannetmek: Narsizm
Görgülü Kuşlar Neden Gördüğünü İşler?
“Öpeyim De Geçsin!” Sözü Bilimsel Bir Gerçekliğe Sahip Olabilir Mi?
“Her Şey Senin Kafanın İçinde!”: Dijital İletişimde Şiddet
Öfke Duygusu Hedefinize Ulaşmanızı Kolaylaştırır Mı?
Şarkılar Neden Aklımızda Bozuk Plak Gibi Çalıp Durur?
Nostalji Sevmeye Programlı Olabilir Misiniz?
Düzeni Sağlamak; Kırık Camlar Teorisi
Parkinson Yasası  Nedir?
Cahil Cesareti: Dunning-Kruger Sendromu
ANASAYFA
RASTGELE
KATEGORİLER
POPÜLER
EN YENİLER