Koku duyumuz düşündüğümüzden daha önemli bir duyudur. Kimi zaman bir anıyı hatırlamamızı sağlarken kimi zaman rahatsız edici ya da iştah açıcı olabilir. Koku sadece anlık olarak ortamdaki kokuyu algılamamızı sağlamanın yanı sıra daha farklı durumlar için de ipucu oluşturur.
Koku, birden çok molekülün biyolojik organizmanın işleyişe bağlı olarak algıladığı bir olgudur. Ortamdaki koku molekülleri burnumuzun içinde bulunan koku reseptörlerine gelir ve ardından beyindeki koku merkezinde değerlendirme yapılır. Böylelikle koku algılanmış olur. Kokuları algılamamızı ve ayırt etmemizi sağlayan yapılar olfaktör reseptörlerdir ve OD olarak kısaltılmıştır. Olfaktör reseptörler bir çeşit kemoreseptörlerdir ve birden fazla çeşidi bulunur.
Koku alma sistemimiz, beynin temporal lobunda bulunan hipokampüs ve amigdala bölgeleri ile bağlantılıdır. Diğer duyularımız bu bölgelere ulaşmak için birçok bağlantı kullanırken koku duyumuz direkt olarak bağlantılıdır. Bu nedenle koku eski anılarımızı hatırlamamıza ve duygusal olarak etkilenmemize neden olur. Örneğin, kullandığımız bir parfüm, çocukluğumuzda gezdiğimiz bir çiçek bahçesini hatırlamamızı sağlayabilir.
Koku duyusu; fiziksel ortam, organizmanın genetik yapısı, fizyolojik aktiviteler ve koku algısı arasındaki ilişkiler gibi farklı faktörlere bağlı olarak değişim göstermektedir.
Kokular bize bulunduğumuz ortamın içerdiği kimyasal maddeler hakkında ipucu vermektedir. Filogenetik olarak araştırıldığında koku duyusu kökeni en eskiye dayanan duyularımızdan biridir. Fakat koku duyusu hakkında yapılan çalışmalar ve araştırmalar sonraki yıllarda başlamış ve insanlar vücut kokularına önem vermeye başlamıştır. 19.yy’ın ortalarından itibaren insanlar kıyafetlerini daha sık yıkamaya ve daha düzenli banyo yapmaya başlamışlardır. 20.yy’a gelindiğinde ise bu durum dünya çapında yaygınlaşmaya başlamıştır. Özellikle kötü kokunun giderilmesi için deodorantlar, sabunlar ve hijyen ürünleri kullanımı artış göstermiştir.
Koku duyumuz biyolojik açıdan; beslenmemizde, eş seçiminde, mikrobiyal olarak riskli durumlarda kaçınma ve iletişim gibi önemli işlevlere aracılık etmektedir.
Vücut Kokumuz Duygularımıza Göre Değişir Mi?
Kokular sadece yeme ve içme, temizlik ya da doğa ile ilgili değildir. Aynı zamanda insanlarla olan sosyal iletişimimizde de önemli role sahiptir. Bu durum çoğu zaman istemsiz olarak gerçekleşmektedir. Örneğin vücut kokusu, anne ve çocuk bağında önemli bir yere sahiptir. Araştırmalara göre anne ve bebek, doğumdan sonra birlikte sadece 10 dakika geçirdiğinde bile, birbirlerini kokularından tanıyabilmektedirler.
Her birimiz kendimize özgü benzersiz vücut kokularına sahibiz. Kokumuz yediğimiz ve içtiğimiz şeylerden etkilense de genel anlamda çok farklılaşmaz, yani vücut kokumuz değişmez. Çünkü bir insanın vücut kokusu majör doku uyumluluk kompleksi (MHC) adı verilen genler tarafından belirlenmektedir. Majör doku uyumluluk kompleksi aynı zamanda bağışıklık sistemi ile ilgilidir. Vücudumuzda uçucu organik bileşikler olarak bildiğimiz kimyasallar idrar ve ter gibi vücut sıvıları aracılığıyla iletilmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda, akraba olan kişilerin vücut kokularının birbirlerine benzediği tespit edilmiştir. Hatta yakın arkadaş seçimlerimizde de aslında kendimizin vücut kokularımızın benzediği kişilerle daha iyi anlaştığımız tespit edilmiştir.
Vücut kokumuzun, hissettiğimiz duygulara göre değişkenlik gösterip göstermediğinin tespit edilmesi için bilim insanları tarafından yıllardır çeşitli araştırmalar yapılmaktadır. Chen ve ekip arkadaşları tarafından yapılan çalışmada, gönüllü kadın ve erkek katılımcılara komedi ve korku filmi izletilmiştir. Kişiler komedi izlerken mutlu olmuş ve korku filmi izlerken korku ve endişe hissetmiştir. Sonrasında filmleri izlerken koltuk altı terlerini ayrı ayrı gazlı bezlere silmeleri istenmiş ve çalışma sonunda belli bir süre sonra koklamaları ve kokunun hangi duyguyu çağrıştırdığını söylemeleri istenmiştir. Sonuç olarak katılımcılar hangi kokunun mutluluk ya da korku olduğunu doğru bir şekilde tespit etmişlerdir.
Bir başka çalışmada ise Prehn-Kristensen ve arkadaşları tarafından, stres kokusu ve duygu duygusu arasındaki ilişki araştırılmıştır. Araştırmaya katılan kişiler, sınava girmeyi bekleyenlerden ve spor yapanlardan alınan ter örneklerini koklamıştır. Araştırma sonucunda, her iki durumda da ter örneklerini koklayan kişilerin beyinlerindeki empati ve duygusal bölüm aktif hale gelmiştir.
Groot ve ekibi tarafından yapılan bir araştırmada ise katılımcılara, korku ve iğrenme hissi uyandıran iki farklı film izletilmiştir. Çalışmaya katılan ikinci grup ise alınan ter örneklerini koklamıştır. Korku filmi izlerken alınan ter örneklerini koklayan ikinci grubun yüz ifadesi korku duygusuna benzerlik gösterirken iğrenme sahneleri içeren film ise grupta tiksinme yüz ifadelerine neden olmuştur.
Bu zamana kadar yapılan araştırmalar sayesinde vücut kokumuzun hissettiğimiz duygulara göre değişkenlik gösterdiği tespit edilmiştir. Fakat bu konu oldukça karmaşık bir konudur. Bu nedenle koku ve duygu arasındaki ilişki daha fazla çalışılması gerekmektedir.