Kitlesel histeri; bir grup insanın tıbbi olarak kitlesel psikojenik bozukluk göstererek, anormal davranışlar ve fiziksel semptomlar göstermesidir. Zihnin kendisini tehdit altında hissettiğinde bedenin kontrolü ele geçirmesidir. Kitlesel histeri vakalarının içerikleri ne kadar ilgi çekici olsa da, bunlara hangi ortam ve durumların sebep olduğu aktarılamamıştır.
1518 yılında Fransa Strazburg’da Frau Troffea isimli bir kadın sebepsiz yere sokakta dans etmeye başladı. İşin ilginç tarafı onu gören birçok kişi de onunla beraber dans etmeye başladı. Hatta insanlar yorgunluktan bayılana kadar dans ettiler. Kısa bir süre sonra dans salgını 400 kişiyi etkisi altına almıştı. Tedavisi de hastalıktan kurtulana kadar dans etmekti.
1692'de, dokuz yaşındaki Elizabeth Parris ve 11 yaşındaki kuzeni Abigail Williams birdenbire tuhaf sesler çıkartmaya başladı. Sadece kız çocuklarında görülen bu hastalık Massachusets’te hızlı bir şekilde yayıldı ve hastalığa “cadıların” neden olduğu ileri sürülmüştür. Bunun üzerine “Salem Cadı Mahkemeleri” kurulmuş ve cadı olduğu iddia edilen 29 kişi idam edilmiştir.
1991’de, Rhode Island’daki bir lisedeki bazı öğrenci ve öğretmenler, havalandırma sisteminden zehirli dumanlar geldiğini düşündüler. Bu dumanı ilk fark eden 14 yaşındaki kız çocuğu ağlayarak yere düştü. Midesinin ağrıdığını ve gözlerinin acıdığını söyledi. Diğer öğrenciler de daha sonra aynı semptomları yaşamaya başladı. Yapılan araştırmada okulda toksik gaz kanıtı bulunamadı. Çocukları tedavi eden doktorlar, salgının Basra Körfezi Savaşı sırasında kimyasal savaş korkusunun yol açtığı bir kitle histeri vakası olduğu sonucuna vardı.
1892’de Almanya’daki Groß Tinz’de eğitim gören öğrencilerden biri, yazı yazdığı esnada önce ellerine sonra da tüm vücuduna yayılan bir titreme geçirmeye başladı! Titreme, kısa sürede diğer öğrenciler arasında yayıldı. Hatta bazı öğrenciler titreme krizlerinin ardından hafızalarını kaybettiler. Uzmanlara göre, o dönemde Avrupa’daki okullarda uygulanmaya başlanan yeni bir yazma tekniği, öğrenciler üzerinde büyük bir baskı yaratıyordu. Bu yeni yazma tekniğinin sebep olduğu stres ise, öğrenciler arasında kitlesel bir histeri halini almıştı.
1962 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bir tekstil fabrikasında çalışan 60 işçide ilginç semptomlar görülmeye başlandı. Deride kızarıklık, mide bulantısı ve miskinlik! Medyanın yoğun olarak ilgi gösterdiği bu olay “haziran böceği salgını” olarak isimlendirildi. Ne var ki, fabrikada yapılan incelemelerde haziran böceklerine dair hiçbir ize rastlanmadı. İşçilerin çoğu basında çıkan haberleri gördükten sonra, semptomları geçirdiklerine dair bildirimde bulunmuşlardı! Haziran böceği salgını, gerçekte var olamayan, dış etken kaynaklı olduğuna inanılan bir histeriydi.
1962 yılında Tanzanya’da kız öğrencilerin eğitim gördüğü yatılı bir okulda gülme salgını başladı. Pek çoğunda sürekli gülmeye bağlı olarak çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkıyordu. Bunun üzerine, salgının başladığı okul geçici olarak kapatıldı ve öğrenciler evlerine gönderildiler. Ancak gülme salgınına yakalanan öğrencilerin, evlerine dönmeleri salgını büyümesine neden oldu! Özellikle gençler arasında etkili olan gülme salgını haftalarca devam etti. Bu ilginç olaya resmi olarak kitlesel histeri teşhisi konuldu.
2001 yılında Hindistan Yeni Delhi’de insanlar sıra dışı sıcaklıklarla boğuşuyordu. Bunun üzerine eklenen elektrik kesintileri insanları evlerin yüksek yerlerinde uyumaya itiyordu. Ancak, bu insanlar bir süre sonra, vücutlarında daha önce görmedikleri ısırık izleri ile karşılaşmaya başladılar! Ardından bu izlerin, çatılardaki insanlara saldıran yarı maymun yarı insan “maymun adamlara” ait olduğuna dair bir inanış yayıldı! Birçok insan maymun-adamlar tarafından ısırıldığını iddia etmiş hatta birkaç kişi onlarla mücadele ederken yaşamını yitirmişti. Elbette maymun-adamların varlığı kanıtlanamamıştır.
