Dr. Harold Shipman, 73 yaşında olan kadın hastasına bir ilaç enjeksiyonu yaptı. Hasta kadın bu ilacı antibiyotik zannediyordu ancak kısa bir süre sonra oracıkta öldü çünkü Dr. Shipman’ın enjekte ettiği ilaç antibiyotik değil morfindi.
Morfin ağrı kesici bir kimyasaldır ve uzun süreli kullanımda bağımlılık yapıcı özellik göstermektedir. Kimyasal formülü C17H19NO3’tür. Geçmişte hekimler, hastalarının şikayetleri için yatıştırıcı özelliğinden dolayı içerisinde morfin bulunan afyon ruhu verirlerdi. Afyon, Papaver somniferum yani haşhaştan elde edilen bir kimyasaldır ve ismini Yunanca’da haşhaş suyu anlamına gelen "opion" kelimesinden almıştır. Haşhaş tek yıllık bir bitkidir. Yaklaşık 500 yıl önce Türkiye’de yetiştirilmeye başlanmıştır. 1803 yılında ilk kez afyondan saf bir şekilde morfin elde edilmiştir. Bunu yapan Alman eczacı Friedrich Sertürner, morfin ve afyon arasında uyuşturucu etkisi bakımından bir ilişki kurmuştur. Karşılaştırma yapılacak olursa morfin, saf afyondan 10 kat daha güçlüdür.
Morfinin tıp alanındaki kullanımı, 1853 yılında enjeksiyon iğnesinin icadıyla birlikte hız kazanmıştır. Bilinen en güçlü ağrı kesici olarak nam salan morfin, 1850’li yıllarda yaşanan Kırım Savaşı ve Amerikan İç Savaşı’nda paha biçilmez bir değere sahip olmuştur.
Morfin vücuda alındığında doğrudan merkezi sinir sistemini etkilemektedir. Vücutta birkaç saat dururken karaciğer tarafından metabolize edilmekte ve idrar yoluyla vücuttan atılmaktadır. Vücutta kaldığı süre boyunca da merkezi sinir sisteminde bulunan üç farklı reseptörü hedef almaktadır. Bu reseptörler μ, κ ve δ reseptörleridir. Bu reseptörler morfin tarafından devre dışı bırakıldığı zaman en şiddetli ağrılar bile hissedilmemektedir.
Morfinin kimyasal olarak değişimiyle elde edilen türevleri vardır. Bunlardan bazıları folkodin ve diyamorfindir. Tıp alanında kullanılmak üzere morfine alternatif kimyasallar denenmiştir. Örneğin folkodin denenmiş ancak ağrıyı kesme özelliği bakımından yetersiz görülmüştür. Buna karşın diyamorfin oldukça etkili bulunmuştur. Ancak tıpkı morfin gibi bağımlılık yapıcı özelliği bulunmaktadır. Bu nedenle genellikle bağımlılığın sorun olmayacağı, hayatının son aşamalarında olan hastalarda kullanılmıştır. Bu sayede hastaların ölümü son derece ağrısız olmuştur.
İlk olarak 1874 yılında üretilen diyamorfinin kimyasal formülü C21H23NO5’tir. O dönemde ilk kez öksürük baskılayıcı olarak piyasa sürülmüştür. Kimyasal yapı olarak morfinden farkı, iki yağ asidi içermesidir. Bu yağ asitleri sayesinde yağ dokuda iyi çözünmekte ve kan-beyin bariyerini kolayca aşabilmektedir. Diyamorfin kan-beyin bariyerini aştıktan sonra yağ asitleri buradaki enzimler tarafından yok edilmekte ve morfin haline gelmektedir. Morfinin beyin üzerindeki etkisi ise reseptörleri etkisiz hale getirerek ağrı hissini ortadan kaldırmaktır.
İngiliz doktor Harold Shipman, kariyer basamaklarını hızla tırmanan ve sosyal hayatta oldukça aktif olan bir doktordu. 1978 yılından itibaren hastalarına morfin ve diyamorfin enjekte ederek ölümlerine sebep oluyordu. Bunu yanlışlıkla değil kasıtlı olarak yapıyordu. Hasta yakınlarına ise hastanın kalp krizi geçirdiğini ve hayata döndürmeye çalıştığını ancak tüm çabalarına rağmen kurtaramadığını söylüyordu. Shipman kurbanlarını genellikle yalnız yaşayan yaşlı kadınlardan seçiyordu ve onları hastanede değil kendi evlerinde, bir koltukta oturur vaziyettelerken öldürüyordu. Yalnız yaşayan hastalarını öldürdükten sonra şüpheleri üstünden uzaklaştırmak için hastanın yaşadığı odada bir gaz ocağı varsa onu sonuna kadar açıyordu. Bunu yapmasının sebebi kurbanın vücut soğuma hızından yola çıkılarak hazırlanan ölüm raporunda, hastanın Shipman evi terk ettikten çok sonra öldüğünü göstermekti. Çünkü yapılan incelemelerde ölünün vücut sıcaklığından yola çıkılarak ne kadar süredir hayatta olmadığı tespit edilebiliyordu. Shipman 1981 yılından 1991 yılına kadar 60 hastasını öldürmüştü. Bu yönüyle Dr. Harold Shipman yalnızca bir katil değil rutin cinayetleri yüzünden seri katil haline gelmiştir.
1991 yılından sonra diğer doktorlardan daha fazla diyamorfin sipariş verdiği için, meslektaşları tarafından dikkatleri üzerine çekmişti. Bunun yanı sıra 1992 yılında çıkan bir kararla doktorlar birbirlerinin hastalarına bakabileceklerdi. Bunun anlamı Dr. Shipman’ın hasta raporlarına bir başka doktorun da erişebilecek olmasıydı. Tabii ki seri katil Shipman bunu göze alamazdı çünkü hastaları aniden ölüyordu. Daha fazla dikkat çekmemek için kendine ait özel bir klinik açtı ancak bu durum daha fazla şüpheye sebep oldu. 1993 yılından 1998 yılına kadar 140 hastasını daha diyamorfin ve morfinle öldürdü. Hastalarına enjeksiyon yaparken de enjeksiyon yaptığı ilacın antibiyotik olduğunu söylüyordu.
1998 yılından sonra Shipman’dan şüphelenen üç kişi vardı; bir taksi şoförü, cenaze işleriyle ilgilenen bir görevli ve bir doktor. Taksicinin düzenli müşterilerinden 20 tanesi ani ölümle hayatlarını kaybetmişlerdi. Hepsinin ortak bir yönü vardı: Shipman’ın hastalarıydı. Hastalar Shipman’dan öylesine övgüyle bahsediyorlardı ki ani ölümlerden sonra taksicinin şüpheleri Shipman üzerinde yoğunlaşmıştı. Cenaze işleriyle ilgilenen görevli ise gittiği evlerdeki olayların ne kadar benzer olduğunu fark etmişti. Ölen kişiler aniden, koltuklarında otururken ölüyorlardı. Hepsi de Shipman’ın hastalarıydı. Shipman’dan şüphelenen bir diğer kişi ise o bölgede görev alan Doktor Linda Reynolds’tu. Dr. Reynolds, yaptığı araştırmalar sonucunda Shipman’ın hastalarının ölme olasılığının diğer doktorların hastalarına göre 9 kat fazla olduğu sonucuna ulaştı ve Shipman hakkında gizli bir soruşturma başlatılmasını sağladı. Shipman’ı asıl ele veren cinayet, Kathleen Grundy isimli bir hastasını öldürmesiydi.
Shipman’ı Ele Veren Cinayet: Kathleen Grundy Cinayeti
Kathleen Grundy yalnız yaşayan ve varlıklı bir kadındı. 81 yaşındayken seri katil olduğunu bilmediği doktoru Shipman, ona diyamorfin enjekte ederek öldürdü ve belgede sahtecilik yaparak kadının tek mirasçısı olarak kendini gösterdi. Ancak kurbanın avukat bir kızı vardı ve vasiyetnamenin gerçek olduğuna inanmadı. Şüpheleri doğrultusunda maktulün ölümünden bir ay sonra mezarı açıldı ve cesedi incelemeye alındı. Kas örnekleri ve karaciğer dokusundan ele edilen verilere göre kadının ölümüne diyamorfin sebep olmuştu. Bu inceleme ve soruşturma sonucunda Shipman, 8 Eylül 1998’de Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı. Bu dönemde Shipman’ın aniden ölen diğer hastaları da mezardan çıkarılarak patolojik incelemeye alındı ve dokularında yüksek miktarda diyamorfine rastlandı. Polisler bu incelemeleri cesetlerin çürüdüğü yani inceleme yapılamayacak hale geldiği noktaya kadar sürdürdüler. Bu incelemeler sonucunda Shipman, 15 hastasının ölümüne sebebiyet vermekten dolayı 15 kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Ancak polisler en az 50 ölümün daha cinayet olduğundan şüpheleniyorlardı. Gerçek ise bundan çok daha fazlasıydı. Harold Shipman, doktorluk yaptığı süre boyunca 250’den fazla hastasının katili olmuştu.
Lakabı Dr. Ölüm olan Harold Shipman, hastalarını öldürmekten mahkum edilen ilk ve tek İngiliz doktordur. 13 Ocak 2004 yılında 57 yaşındayken müebbet hapis cezası aldığı Wakefield Hapishanesi’ndeki hücresinde intihar ederek kendi yaşamına son vermiştir.