Cilt yaşlanması ve buna bağlı olarak gelişen kırışıklıklar, günümüzde oldukça popüler konular arasına yer almaktadır. Ciltte ince veya derin çizgiler olarak beliren kırışıklıkların oluşum nedeni derideki bazı bileşenlerin bozulmasıdır. Bu yapılar her bireyde farklı oranda azaldığı için kırışıklıklar da her bireyde farklı oranda gelişir.
Çoğu insanda 20’li yaşların başında görülen çizgiler, kimi insanda ileri yaşlarda bile görülmeyebilir. Birçok faktöre bağlı gelişen kırışıklıkların başlıca 6 çeşidi vardır.
Kırışıklığın görüldüğü bölgelerin çeşitli olması gibi kırışıklık oluşum şekilleri de farklıdır.
New York’ta bir dermatolog olan Dr. Debra Jaliman’a göre bu sorunun tek bir yanıtı yoktur. Çünkü kırışıklıkların oluştuğu deri, oldukça karmaşık bir organdır ve görünüşünü de birden fazla faktör belirlemektedir. Bu nedenle ciltte meydana gelen çizgilerin nasıl oluştuğunu anlayabilmek için derinin yapısına bir göz atmak gereklidir.
İnsan cildi tabaka halinde sıralanmış dokulardan oluşmaktadır. Bu dokular üstten alta doğru olacak şekilde sırasıyla epidermis, dermis ve hipodermis tabakalarıdır. En kalın tabaka dermistir ve içerisinde sinir hücreleri, kan damarları, ter bezleri, kıl folikülleri ve cildi destekleyen proteinleri barındırmaktadır. En çok da kolajen ve elastin olmak üzere fibröz proteinleri içermektedir. Dermiste bulunan yapısal bileşenlerin bozulması, cilt yaşlanması olarak bilinmektedir ve ciltte kırışıklık görünümüne neden olmaktadır. Yaşa bağlı kırışıkların oluşumunda genetik faktörlerin ve yaşam stilinin de yadsınamayacak etkileri vardır.
Cildimizde oldukça fazla sayıda bulunan ve fibroblast olarak tanınan bazı hücreler vardır. Bu hücreler cildimizin bütünlüğünü ve elastikiyetini sağlayan kolajen ve elastin proteinlerin üretiminden sorumludurlar. Ancak yaş ilerlemesiyle birlikte fibroblast hücreleri sayıca azalır ve cilt elastikiyeti için yeterli gelmemeye başlarlar.
Fibroblast veriminin yaşa bağlı azalmasına ilave olarak ciltteki yapısal proteinlerin yıkım hızları da yaş ilerledikçe artmaktadır. Cildin en üst tabakasında bulunan epidermis tabakasının incelmesi de yaş ilerlemesine bağlı ciltte meydana gelen değişikliklerden biridir. Tüm bu değişimler, cildin nem tutma kapasitesini azaltmakta ve kırışıklıkları belirgin hale getirmektedir.
Yaşa bağlı kırışıklık oluşumunda hücre yaşlanmasının da önemli bir payı vardır. Hücreler normal şartlarda hasarlandıkları zaman onarılabilirler ya da ölürler. Ancak bazı hücreler onarılmaz veya ölmezler. Onun yerine zombi benzeri bir hal alırlar. Buna hücre yaşlanması denmektedir. Zombi benzeri hücreler ölmediklerinden dolayı ciltte zamanla birikirler. Bu birikim sonucunda birtakım kimyasal salgılarlar. Hücre yaşlanmasını takip eden kimyasal salınımı, cilt bileşenlerinin bozulmasıyla sonuçlanır.
Yaşlanmanın cilt kırışıklarını etkileme hızı, genetik faktörlerle de ilişkilidir. Örnek verilecek olursa açık tenli insanların ciltleri, koyu tenli insanların cildine oranla daha çabuk yaşlanmaktadır. Bunun sebebi cilt tonunu belirleyen melanin pigmentinin cilt yaşlanmasını da etkilemesidir. Bir diğer deyişle cilt tonunu belirleyen genler, cilt yaşlanma hızını da belirlemektedir. Bunun yanı sıra melanin pigmentinden bağımsız olarak cilt yaşlanmasını genetik olarak tetikleyen başka faktörler de vardır ancak bu faktörler henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Bu faktörlerin dışında, insan eliyle kontrol edilebilen bazı çevresel faktörler de bulunmaktadır.
Ciltteki çizgi oluşumunu hızlandıran çevresel faktörlerin başında güneş ışığı gelmektedir. Güneş ışığıyla birlikte cilde ulaşan ultraviyole ışınlar (UV ışınları), ciltte DNA hasarına neden olmaktadır. Bu da ciltte kırışıklık meydana getiren bir unsurdur. Güneş ışığına fazla maruz kalmak ne yazık ki yalnızca kırışıklığa değil aynı zamanda cilt kanserine de sebep olabilmektedir. Bu nedenle güneş koruyucu kullanmak, UV ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için oldukça önemli bir davranıştır.
Kirli hava ve sigara dumanına maruz kalmak da kırışıklık oluşumunu tetikleyen çevresel faktörlerdendir. Sigara dumanı ve kirli hava, oksidatif stres denen bir durumu tetiklemektedirler. Oksidatif stres, hücrelerdeki yan ürünlerin üretim ve yıkımındaki dengesizlik halidir. Eğer bu yan ürünler antioksidanlar tarafından yok edilmezlerse, cildin yapısal bileşenlerini bozmakta ve cilt kırışıklıklarına neden olmaktadırlar. Bu nedenle sebze ve meyve gibi antioksidan bakımından zengin besinler tüketmek, kırışıklık oluşumunun yavaşlamasına katkıda bulunan eylemlerden biridir.
20’li yaşlardan itibaren ciltte farklı nedenlerle kırışıklıklar oluşmakta ve zamanla belirginleşmektedir. Kırışıklıktan muzdarip olanların bu görünümü azaltmak için kullandığı bazı yöntemler vardır.
Kırışıklık görüntüsü çoğu kişi için can sıkıcı bir durum olsa da biyolojik ve fizyolojik olarak gayet olağan bir sürecin ürünüdür. Üstelik bu çizgiler yaşam boyunca edinilen tecrübeleri yansıtan birer aynadır. Birçok insanın kazayakları yaşam boyu oluşmuş tebessümlerin izleri olabilirken, alın çizgileri şaşkınlığın izleri olabilir. Bu nedenle yüzde beliren kırışıklıkların geçmişte yaşanan duygulardan izler taşıdığı unutulmamalıdır.