Dijital platformda denk geldiğim ‘Kriyoniks: İkinci Yaşam Umudu‘ belgeseli oldukça ilgimi çekti. Taylandlı bilim insanı olan baba ve ailesi, ölmekte olan küçük kız çocuklarını kriyojenik teknolojisini kullanarak dondurmaya karar veriyorlar. Küçük kız, ölümcül bir hastalığa yakalanıyor ve o zamanlarda tedavisi mümkün olmadığından aile başka teknolojilerden umut bekliyor. Bilim insanı olan baba yeni bir teknoloji olan ve Asya bölgesinde daha önce denenmemiş olan kriyojenik teknolojisini keşfediyor. Ailesini de ikna ederek kızının beynini kriyojenik teknolojisi kullanılarak dondurmak için başvuruyorlar. Eğer bir gün küçük kız hayata geri dönerse diye başvuru sürecini ve sonrasında gelişen olayları belgesele dönüştürüyorlar. Peki kriyojenik teknolojisi nedir ve nasıl bir süreci vardır? Sadece filmlerde olabilir diye düşündüğümüz bu teknoloji gerçek hayatta ne kadar başarılı olabilir? Gerçekten de başka bir yüzyılda yeniden dünyaya gelme imkanımız olabilir mi?
Kriyojenik teknolojisi, insan ya da hayvan bedenlerinin ekstrem soğuklarda dondurulup, tıp teknolojisinin geliştiği ilerleyen yıllarda tekrar hayata döndürüleceğini vaat eden bir teknolojidir. İnsanlar ne yazık ki bazen tedavisi olmayan bir hastalığa yakalanmaktadır. Bu durumda yaşadıkları dönemde sahip olamadıkları tedaviyi, tıpın ilerlediği dönemde sahip olunmasıyla iyileşme umulmaktadır. İnsanlar bedenlerini dondurarak tıpın ilerlediği ve hastalığının tedavisinin bulunduğu durumda tekrar dönmeyi amaçlamaktadır. Ya da amaçları yalnızca gelecekte bir hayatın nasıl olduğunu deneyimlemek olan insanlar bu teknolojiden faydalanmak için sabırsızlıkla bekliyorlar.
Kriyojenik fikri, fizik öğretmeni olan Albert Ettinger’ın "The Prospect of Immortality" kitabı ile ortaya atılmıştır. Kitaptan etkilenerek bu fikre inanan ilk kişi 1967’de Psikoloji Profesörü James Bedford’dur. O dönemlerde tedavisi olmayan böbrek hastalığına sahip olduğundan gönüllü olan da ilk kişidir.
Şu anda kriyojenik teknolojisini kullandığı bilinen en ünlü şirketlerden biri Alcor Life Extension Foundation şirketidir. Şirketin açıkladığı verilere göre şu ana kadar 208 dondurulmuş hastasının olduğu ve 1.415 dondurulmayı bekleyen üyesinin olduğu bilinmektedir. Alcor, 1972'de Fred ve Linda Chamberlain tarafından Kaliforniya'da kurulmuştur. Kurucularından Fred’in şu anda Alcor'da dondurularak sakladığı ve Linda’nın hala burada çalıştığı bilinmektedir. Bu teknolojinin olabilirliği konusunda insanlar iki zıt kutuba ayrılmaktadır. Kriyojenik teknolojisinin oldukça yeni olması ve kesin bir sonucunun hala olmaması insanların buna inancını azaltmaktadır. Bu nedenle bilim insanlarının çoğu bu teknolojinin insanları dolandırdığını savunmaktadır. Bunun tersini düşünenler ise bilim dünyasının her geçen gün geliştiğine ve buna da bir çözüm bulunacağına inanmaktadır. Teknolojinin hitap ettiği çoğunluk ölümcül hastalığı olan insan kitlesidir. Bu insanlar umutlarının bittiği noktada olduğu için böyle bir seçeneğe doğal olarak pozitif yönelimdedirler.
Teknolojiyi geliştiren bilim insanlarına göre iki farklı ‘ölü’ tanımı vardır: Yasal ölü ve tamamen ölü. Tamamen ölüm beynin tüm fonksiyonlarının durmasıdır. Yasal ölümde ise kalp atmayı bırakır, ancak bazı hücresel beyin fonksiyonları devam etmektedir. Bu yüzden hayata geri dönüşün mümkün olduğu düşünülmektedir.
Kriyojenik yaptırmaya karar verdiğinizde ilk olarak Kriyojenik şirketine gidip yıllık ücret (yılda 400 dolar) ödenmektedir. Yasal ölümünüz gerçekleştiğinde ilgili ekip sizi tesise ulaştırmakla görevlidir. Tesise gidene kadar minimum vücut fonksiyonlarının gerçekleşebilmesi için beyne yeterli oksijen (O2) ve kan sağlanmaktadır. Kanın pıhtılaşmasını önlemek için vücut buz ile kaplanmaktadır. Daha sonra vücuda heparin (antikoagülan) verilerek, kanda yeni pıhtı oluşumu önlenmektedir. Hücrelerin direkt soğuk ile karşılaşması da hücrede bulunan suyun donmasına sebep olmaktadır. Hücrelerin su ile donması da genişleyerek patlamasına sebep olacağından bunu önlemek için başka yöntemler kullanılmaktadır. İnsanlar için antifriz yerine geçen kyroprotektan adı verilen gliserol bazlı kimyasal, hücredeki su ile değiştirilmektedir. Böylece vitrifikasyon denilen donmada derin soğutma işlemi gerçekleşmektedir. Donmaya hazır olan vücut yavaş yavaş dondurulmaktadır. İlk olarak -130oC’ye ulaşana kadar buz yatağına konulmaktadır. Sonra -196oC’ye kadar düşen sıvı nitrojenle dolu metal tanka insan vücudu baş aşağı yerleştirilmektedir. Bunun maliyeti ise ortalama 150.000 dolardır.
Kriyojenik teknolojisine sahip olduğu bilinen altı enstitü vardır. Her enstitüde ücret değişmektedir. Merkezi Amerika olan şirketlere birçok sayıda talep olmaktadır. Şirketler tarafından, talep eden insanlara daha hızlı ve doğru zamanda ulaşabilmek için onları takip eden bileklik ve kolye verilmektedir. Kolye ve bileklik yardımıyla ölen kişiler daha kolay bir şekilde takip edilebilmektedir.
Kriyojenik teknolojisi ile bu zamana kadar binlerce insan dondurulmuştur. En ünlü olan dondurulmuş insan ise beyzbol oyuncusu Ted Williams’tır. Türkiye’de ise bu teknolojiye yatırım yapan ilk kişi Çerkez Ethem’in yeğeni Güner Küban’dır. Ne yazık ki dondurulan insanlardan bugüne kadar geri hayata döndürülen insan yoktur. Eleştirmenler bu konuda bu işi yapan şirketlerin vaadini gerçekleştiremeyeceğini ve bu şirketlerin insanların umutlarını kullanarak insanları dolandırdığını düşünmektedir. Kyrobiyologlar ise bu işi gerçekleştirmek için nanoteknoloji biliminden oldukça umutlu olarak 2040 yılında gerçekleşeceğini düşünmektedir. Böyle bir umuda tutunmak insanlar açısından ne kadar doğrudur tartışılır ama şu an böyle bir teknolojiye şüpheyle bakmak oldukça mantıklı. Tüp bebek kliniklerinde dondurulan embriyoların anne karnında yeniden hayat bulması gibi benzer teknoloji örnekleri mevcuttur. Ancak ölen bir insanın ya da hayvanın hayata geri döndürülmesi daha kompleks bir olaydır. İnanmayan oldukça fazla insan sayısı olsa da inanan ve buna yatırım yapan insan sayısı da oldukça fazladır. Gelecekte neler olur bilinmez ama şu an bilimin geldiği noktayı göz önünde bulundurursak hayata yeniden dönmek imkansız görünüyor.