Arı dediğimiz an aklımıza bal üretmesi sebebiyle bal gelir fakat bal yapan tek böcekler arılar değildir. Evet doğru okudunuz, bazı karıncalar da tatlı servisi yapabilir! Peki adları nedir ve nerededir bu karıncalar?
Balküpü karıncaları, 1.7 metre derinliğe kadar inebilir ve 2.4 metre uzunluğunda, yanal tünellerden oluşan yuvalara sahiptirler. Altı tane kanatsız kraliçenin yönettiği kolonilerin üyeleridir. Canlı kiler görevi gören balküpü Karıncaları, bir koloninin yaklaşık %50'sini oluşturur. Kolonilerinin diğer üyeleriyle birlikte serin, yeraltı galerilerinde yaşarlar. En büyük balküpü karıncası 15 milimetre uzunluğunda ve 1.4 gram ağırlığındadır. Bu değer yaklaşık 48 tane pirinç tanesinin ağırlığına karşılık gelir. Balküpü karıncalar, zor zamanlarda bir destek kaynağı görevi üstlenirler. İşçi karıncaların yiyecekleri bittiğinde, antenlerini balküpü karıncalara değdirerek depolanan balı kusmalarına neden olurlar.
Balküpü Karıncaları, Avustralya çöllerinde yaşar. Aynı zamanda bu çöllerde yaşayan işçi arılar da, balküpü karıncalar gibi mulga ağacının çiçeklerinden çeşit çeşit, mis kokulu nektar toplarlar. Mulga ağacı (Acacia aneura), canlıları yüksek sıcaklıklardan koruduğu için özellikle kökleri böceklere iyi bir barınak görevindedir, böceklerle ve arılarla sıkı bir ilişki içindedir. Balküpü karıncaları bu ağaçtan topladığı nektarı yeraltına taşır. Yeraltındaki Camponotus inflatus olarak bilinen karınca kolonisinde özel bir işçi türünü nektarla beslerler. Bu grubun tek işi, baş aşağı sallanmak ve gelen nektarı yemektir.
Bu tıknaz, küçük böcekler o kadar çok nektarla beslenirler ki karınları küçük bir üzüm tanesi kadar şişer. Şişen karın duvarı gerilir, incecik kalır. Böylece karınlarının içindeki bal görünür. Sırtlarında sert kabuk parçalarını birbirine bağlayan yumuşak ve esnek eklem bölgeleri vardır. Karınları boşken eklem görevi gören zarlar katlanır ve karıncaların karnı küçülür. Bu zar, nektarla beslendikçe tamamen gerilir ve sert kabuk parçaları birbirinden uzaklaşır.
Yenilebilir bir böcek türü olarak değerlendirilen bu karıncalar, binlerce yıldır onları kazıp yiyen Yerli Avustralyalılar tarafından çok değerlidirler. Yerliler için, Balküpü Karıncası avına çıkmak ve toprağı kazarak bu karıncaları aramak keyifli bir sosyal aktivitedir. 1990 yapımlı Trials of Life belgeselinde, David Attenborough bu balın tadına bakmıştır.
Balküpü karıncalarının organoleptik özellikleri yani duyu organlarının özellikleri bal arılarıyla benzerdir. Bu yüzden ürettikleri balın içeriği merak uyandırıcıdır. 2022 yılında yapılan bir çalışmada, balın kimyasal içeriği yüksek performanslı sıvı kromatografisi yöntemiyle incelenmiştir. Balküpü karıncalarının depoladığı balın, bal arısının ürettiği bala göre; daha az şekerli, daha akıcı ve antioksidanlar açısından zengin olduğu tespit edilmiştir. Bal Arıları kovanlarına getirdikleri balı boşaltırken kanatlarını çırparak nektarlardaki suyun bir kısmının buharlaşmasını sağlar. Böylece nektar daha viskoz hale gelir ve bala dönüşür. Karıncaların kanatları olmadığından bu durum yaşanmaz. Dolayısıyla, ballarının su içeriği daha yüksektir. Aslında bu durum kurak bölgede yaşayan koloni için iyi bir durumdur ve su içeriği yüksek olan bu besin balküpü karıncaları için oldukça kıymetlidir.