Sıcak bir yaz gecesi, çalıların arasında dört bir yana uçuşan ışık noktacıklarına hiç rastladınız mı? Ateşböcekleri, geceye göz kırparcasına yanıp sönen ışıklarıyla izleyenlere görsel şölen sunarlar. Bu büyüleyici gösterinin perde arkasında acaba hangi doğal güçler yatıyor?
Yeşilden sarıya kadar birçok renkte ışık yayabilen ateşböcekleri, yıldırım böcekleri olarak da adlandırılırlar. Dünya çapında yaklaşık 2200 tanınmış türü içeren, 10 alt aileden oluşan Lampyridae böceği familyasına aitlerdir. “Soğuk ışık” üretmeleriyle bilinirler ve enerjilerinin %100’nü ışık olarak yayarlar. Bu yüzden ürettikleri ışıklar, dünyadaki en verimli ışıklardır.
Ateşböcekleri, ihtiyaç duydukları enerjiyi tamamen kendi özlerinden alırlar. Bir ateşböceğinin ışığı, böceğin fotosit adı verilen hücreler içeren karnında oluşur. Fotositin içindeki lüsiferin ve lüsiferaz adlı iki madde birbiriyle tepkimeye girer ve enerji açığa çıkarırlar. Enerji, lüsiferin içindeki atomları uyarır ve ışık fotonları salınmaya başlar. Fotositlerin arkasında, içinde bol miktarda ürik asit barındıran faklı bir hücre katmanı vardır. Bu katman, bir reflektör gibi ışığı bize yansıtır.
Peki, Ateşböcekleri Işımaya Neden İhtiyaç Duyarlar?
Bilim insanlarının araştırmalarına göre ateşböceklerinin yaptığı ışık gösterisinin temel nedeni, karşı cinsi etkilemektir. Araştırmalar, dişi böceklerin “gösterişli” ışık saçan erkek böcekleri tercih ettiğini göstermiştir. Bazı dişiler en uzun parlayan erkeklerle çiftleşmeyi tercih ederken, bazıları da en hızlı parlayan erkekleri seçerler. Bilim insanları, erkeklerin senkronize bir şekilde ışık yaymalarının, dişi bireyleri arama ve yakalama şanslarını arttırdığını öne sürmüştür. Colorado Üniversitesi’nin öğretim görevlilerinden fizikçi Dr. Raphael Sarfati ve Orit Peleg, P. Carolinus türünün çiftleşen sürülerini filme aldılar ve bunların parlayan modellerini üç boyutlu olarak haritalandırdılar.
Ağaçlarda veya otlarda bir araya gelen ateşböcekleri rastgele yanıp sönerek kendilerine eş ararlar. Bir çift oluşturduklarında birlikte yanıp sönmeye başlarlar. Bu ritim yayılır ve daha büyük gruplar halinde, aynı anda yanıp sönerler.
Bir diğer araştırmada ateşböceğinden ilham alan bilim insanları, ışığı aktive eden ateşböceği genini değiştirilmiş kanser hücrelerine yerleştirdiler. Luciferin olarak bilinen bu ışık kaynağının, değiştirilmiş kanser hücrelerinde tıpkı ateşböceklerinde olduğu gibi bir parlamaya neden olduğu gözlemlenmiştir. Bu keşif, tıp dünyasında oldukça umut verici bir keşif olarak nitelendirilmiştir. İlerleyen dönemlerde yürütülecek araştırmalarla kanser hücrelerinin parlaması sağlanabilir. Bu da kanser tedavisi için oldukça umut verici bir gelişmedir, çünkü bu sayede kanser hücrelerinin takibi kolaylaşacaktır.